Makaleler

Suzan Ablama…

Seni anlatabilme gücünün kıyısında derinliklere yol alıyorum.

Beynimde düğümlenen bir acı oluşur, sarf edeceğim kelimelere muhtaç kalırım. Hep sustum. Susmam gerekti. Susmayı tercih ettim. Yüreğimin derinliklerinde susmamı söyleyecek bir güç arayıp durdum. Fakat nafile. Bilincimde büyüyen haykırış duygusu her daim yanı başımda. Bu duyguları yaşadıkça anlıyorum gerçeklerin yakıcılığını. Kendimi eksik ve güçsüz hissettiğim an anlıyorum ölümün yeni doğuşlara umut olduğunu.

Zaman kavramının sonsuzluğu içinde yaşamın kısa süreli bir değer olduğu telaffuz edilir. Ben seni tanıdıktan sonra öyle olup olmadığını düşüne durmuşum hep!

Her insanın yaşama, yaşamına katkılarıyla var olur. Kendini hangi yönde ifade ediyorsa, o çizgi üzerine ekledikleriyle, hayatı anlamlı kılar ve etrafına katkılarıyla iz bırakır” sözlerine en muazzam verilecek örnek sendin, senin yaşamın, mücadelen, inancındı ablam.

Seni yitirmenin mutlak bir yitim olmadığını bilsem de, gidişini kabullenmek zor oldu ve zor olacak. Nihayetinde her ölüm kendisiyle birlikte bir boşluk bırakır. Bu duyguların yüreğimde yarattığı etki beni üşütse de, gidişin yaşamımın her alanında, her adımında kendini hissettirecek, yansıyacaktır.

Seninle aynı kentin, aynı mahallenin havasını solurken, seni örnek alarak devam ettiriyorum devrimci yaşamımı.

Yanına her geldiğimde saatlerce konuşur, çayını, kahveni içmeden bırakmazdın. Ben de ayrılmak istemezdim yanından. Var olanı, var olması gerekenleri, yaşamı, insan olmayı öyle güzel net bir şekilde anlatırdın ki dinlemek benim için en büyük mutluluk olurdu.

Fakat ablacığım ben sadece seni dinlemişim, anlattıkların sadece anlatılanlarda kalmış. Ne seni anlayabilmişim ne de söylediklerini içselleştirebilmişim. Anlayabilmiş olsaydım duygusal davranıp hata yapmazdım.

Mahkeme girişi ne sana merhaba diyebildim ne de bitişi güle güle. Birçok şeye gülmüş, kızmış, kırılmış olabiliriz, fakat biz her şeye rağmen yoldaşız.

Yaşamı güzel ve değerli kılan yoldaşlık duygusuyla ben sana güle güle diyemedim ablam.

Her ne kadar bu dört duvarın kasvetli havasında bizi güçlü tutan umutlarımızın büyüklüğü olsa da, her yitiriş bizi biraz daha derinden üzüyor incitiyor.

Senin tahliye olduktan sonra yıldızlaştığını öğrenince, çaresiz gidişinin üşüten, soğuk gerçekliği karşısında kelimelerin taşımakta zorluk çektiği, yokluğunu nasıl kabullenip anlatayım ablam sen söyle.

Aramızdan ayrılışın sadece fiziken, varlığın hepimizin ortak düşlerinin anlam evrenindeki yeridir.

Senden aldığımız bayrağı sana yakışacak şekilde, mücadeleye çok daha sıkı sarılarak taşıyacağımıza dair san söz veriyoruz.

Sana güle güle diyemediğim için beni affet anlattıklarını şimdi daha iyi anlıyorum Ablam.

41. yılında bu tarihi yaratan şehitlerimizin önünde saygıyla eğiliyorum.

 

Edirne F tipi Hapishane’den bir Tutsak Partizan

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu