DünyaGüncel

ÇEVİRİ | Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın sahneden inmesi için mükemmel bir fırsat. Ama o bunu yapmayacak.

Abbas sadece kendi Yönetimi adına değil, Tel Aviv ve Washington adına da konuşuyor gibiydi.

Ramzy Baroud

9 Temmuz’da başlayan ve 12 Filistinlinin katledilmesi ve onlarcasının yaralanması’ve tutuklanmasıyla “şimdilik” sona eren İsrail’in Batı Şeria’daki Cenin Mülteci Kampı’na yönelik saldırısıyla birlikte Filistin’de gelişmekte olan yeni Direniş dalgasını ve Filistin Yönetimi’nin (ve başındaki Mahmud Abbas’ın) “içler acısı” halini gözler önüne serdi.

Mevcut Filistinli gruplardan (FHKC, Hamas, İslami Cihad, El Aksa Şehitleri Tugayı vd.) bağımsız gelişen ve esasını en genç kadın ve erkek Filistinlilerin oluşturduğu yeni Direniş dalgası, İsrail’i olduğu kadar, kendini ihanetçi “Oslo Anlaşmaları” çizgisinin koruyuculuğu misyonu veren El-Fetih liderliğindeki Filistin Yönetimi’ni de endişelendiriyor.

Bu nedenle yıllardır ismini duymadığımız Mahmud Abbas (ya da “gömülmeyi unutulmuş” canlı cesedi) sahneye çıkıyor, Cenin’e koruma ordusu eşliğinde “ziyaret” gerçekleştiriyor, ardından Türk devletinin davetlisi olarak Ankara’ya geliyor, “iki devletli çözüm” gibi artık paçavraya dönmüş bir söylemle kameralar karşısına çıkıyor…

Birbirinden yalıtılmış toprak parçalarından başka elinde bir şey kalmamış olan Filistinliler için bu söylem artık gerçeklerle ve elbette kendileriyle alay etmekten başka bir anlam taşımıyor.

Bu nedenle “Nehirden Denize Özgür Filistin” için başka bir yol açmaktan, yeni bir Direniş örgütlemekten başka yol bulunmuyor.

Çevirisini paylaştığımız Ramzy Baroud’un aşağıdaki makalesi de Mahmud Abbas yönetiminin işgalci Siyonist İsrail devleti ve bunun karşısındaki Filistin halkı nezdinde ne ifade ettiğine dikkat çekiyor.

**

Abbas’ın 12 Temmuz’da işgal altındaki Batı Şeria’nın kuzeyindeki harap olmuş Cenin mülteci kampına yaptığı kısa ziyaret, Filistin Yönetimi’nin ve 87 yaşındaki liderinin içinde bulunduğu absürt durumu ve tehlikeyi gözler önüne serdi.

Kampa “dayanışma” ziyareti olarak tanıtılan bu ziyarette Abbas yürürken dengesini korumakta zorlanıyordu.

Hayal kırıklığına uğrayan binlerce Ceninli sokaklara döküldü ve Abbas’ın adını haykırarak slogan attı. Bazıları hayal kırıklığıyla baktı; diğerleri ise İsrail kampı işgal edip 12 kişiyi öldürürken, yüzlercesini yaralar ve tutuklarken Başkan’ın güçlerinin nerede olduğunu sordu.

BBC, Abbas’ın ziyaretini güvence altına almak için “devasa bir silahlı sevkiyat” yapıldığını ve “Filistin Yönetimi güvenlik güçlerinin Sayın Abbas’ın seçkin başkanlık muhafızlarından oluşan bin kişilik bir birliğe katıldığını” bildirdi. Bu birliklerin tek görevi Abbas’ın kampa girmesi için “yol açmaktı”.

İsrail’in Cenin’i işgalinin ilk ve en ölümcül gününde, İsrail medyası askeri kaynaklara dayanarak, askeri operasyona 1.000 İsrail askerinin katıldığını söyledi.

Oysa Abbas’ın Cenin’e yaptığı kısa ziyaretin güvenliğini sağlamak için daha fazla Filistinli asker gerekiyordu.

Gerçekten de Cenin tek başına savaşırken ve ölürken o iyi giyimli ve donanımlı Filistin Yönetimi askerleri neredeydi?  Ve Abbas neden kendi halkından korunmaya ihtiyaç duyuyordu?

Bu soruları ele almak için yakın dönemdeki bağlamları, özellikle de üç önemli tarihi incelemek önemlidir:

5 Temmuz’da İsrail Cenin’deki askeri operasyonuna son verdi.

9 Temmuz’da İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, bazı güvenlik kabinesi üyelerinin protestolarına rağmen, İsrail’in Filistin Yönetimi’nin çöküşünü engellemek için elinden geleni yapacağını açıkladı. Filistin Yönetimi’nin “[İsrail] bizim için çalıştığını” açıkça ifade etti.

Ve son olarak 12 Temmuz’da Abbas Cenin’i ziyaret ederek Filistinli direniş gruplarına sert bir mesaj verdi.

Bu üç tarih birbiriyle doğrudan bağlantılıdır: İsrail’in başarısız Cenin baskını, Filistin Yönetimi’nin İsrail nezdindeki önemini arttırdı. Abbas Cenin’i ziyaret ederek İsrail’e yönetiminin göreve hazır olduğu konusunda güvence verdi.

Filistin Yönetimi, İsrail’in beklentilerini karşılamak ve bekasını sağlamak için, hizaya gelmeyi reddeden Filistinlilerle doğrudan çatışmaya hazır durumda.

Abbas, Cenin kurbanlarının defnedilmesinden sadece birkaç gün sonra öfkeyle “Tek bir Yönetim ve tek bir güvenlik gücü olacak” dedi.

“Bu birliğe ve güvenliğe zarar vermek isteyen herkes sonuçlarına katlanacaktır” diyen Abbas, “Halka ve istikrarına zarar vermek için uzanan her el kesilecektir” diyerek sözünü tamamladı.

Burada kastedilen el İsrail’in değil, aksine İsrail’e direnen herhangi bir Filistinlinin elidir.

Abbas, Filistinlilerin kendisinden ve yönetiminden nefret ettiğini biliyor. Daha birkaç gün önce El Fetih Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mahmud Alul, öfkeli kalabalıklar tarafından Cenin’den uzaklaştırılmıştı.

Toplanan kalabalık Aloul ve diğer iki Filistin Yönetimi yetkilisine hep bir ağızdan “Defolun” diye bağırdı.

Onlar gitti ama Abbas aynı sahneye geri döndü. Abbas bir Ürdün askeri helikopteriyle bölgeye götürüldü. Aşağıda onu, yıkılan kampın sokaklarını ve yüksek binalarını -ya da onlardan geriye ne kaldıysa- ele geçirmiş küçük bir Filistin Yönetimi ordusu bekliyordu.

Tüm bunlar İsrail ordusuyla yapılan lojistik düzenlemeler sayesinde gerçekleşti.

Peki Netanyahu neden Filistin Yönetimi’nin hayatta kalmasını istiyor?

Netanyahu Filistin Yönetimi’nin ayakta kalmasını istiyor çünkü Batı Şeria’daki Filistinlilerin refahından ve yasadışı yerleşimcilerin güvenliğinden tamamen İsrail işgal yönetimi ve ordusunun sorumlu olmasını istemiyor.

Neredeyse tamamen başarısız olmasına rağmen Oslo Anlaşmaları bir konuda başarılı oldu: İsrail’e, ana görevi Batı Şeria’da tam kontrol sağlama arayışında İsrail işgaline yardımcı olmak olan bir Filistin gücü sağladı.

Abbas’ın Cenin gezisi Tel Aviv’e Filistin Yönetimi’nin İsrail’e karşı yükümlülüklerine hala bağlı olduğu konusunda güvence vermeyi amaçlıyordu.

Bir başka mesaj da kısa süre önce verdiği bir mülakatta Filistin Yönetimi’nin ‘güvenilirliği’ konusunda şüphe duyduğunu ifade eden ABD Başkanı Joe Biden’a gönderildi.

Biden CNN’e verdiği demeçte “Filistin Yönetimi güvenilirliğini kaybediyor” dedi ve bunun “aşırıcılık için bir boşluk yarattığını” söyledi.

Washington’a verilen mesaj, sözde ‘aşırıcıların’ ellerinin ‘kesileceği’ ve Filistin Yönetimi’nin iradesine karşı gelenler için bunun ‘sonuçları’ olacağı yönündeydi.

Abbas sadece kendi Yönetimi adına değil, Tel Aviv ve Washington adına da konuşuyor gibiydi.

Sıradan Filistinliler bile bunun böyle olduğunu anlıyorlar; aslında hep biliyorlardı. Bugünkü tek fark, hizipçi siyaset ve Filistin Yönetimi’nin yolsuzlukları arasında Filistin birliğini bir nebze de olsa yeniden sağlamayı başaran yeni Direniş neslinin kendilerini güçlü ve cesaretli hissetmeleri.

Filistin Yönetimi artık çoğu Filistinli tarafından tam bir birliğin önündeki engel olarak görülüyor.

Bu durum tamamen anlaşılabilir. İsrail Cenin ve Nablus’taki ölümcül operasyonlarını artırırken Filistin Yönetimi polisinin Filistinli aktivistleri tutuklaması Batı Şeria ve Gazze’deki direniş gruplarını kızdırdı.

Böyle devam ederse, özellikle Abbas’ın potansiyel halefleri El Fetih’in kendi tabanı tarafından bile aynı derecede güvenilmeyen kişilerden oluştuğu için, Batı Şeria’da bir iç savaş gerçek bir olasılık.

Bu kişiler aynı zamanda Cenin’de Abbas’ın arkasında omuz omuza durarak yeni düzenlemeleri telaş içinde anlatmaya çalışıyorlardı.

Bu kez Filistinlilerin onu dinlemesi pek olası değil. Direniş için riskler artık geri adım atılamayacak kadar yüksek. Filistin Yönetimi için Batı Şeria’yı kaybetmek, Batı’nın milyarlarca dolarlık mali yardımını kaybetmek anlamına geliyor.

Bir yanda Direniş ve halk desteği, diğer yanda Batı-İsrail destekli Filistin Yönetimi güçleri arasında yaşanacak bir çatışma Filistinliler için çok maliyetli olacaktır.

Ancak Tel Aviv için bu bir kazan-kazan durumu. Netanyahu’nun Abbas’ın en azından Abbas sonrası geçiş sürecinin verimli bir şekilde gerçekleşmesini sağlayacak kadar uzun bir süre görevde kalmasına yardımcı olmak istemesinin nedeni de bu.

Filistinliler bu tür planları engellemenin, Filistinlilerin akan kanını korumanın ve liderliklerini İsrail işgalinin çıkarlarını değil kendilerini temsil edecek şekilde yeniden yapılandırmanın bir yolunu bulmalıdır.

Kaynak: https://www.palestinechronicle.com/

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu