Makaleler

Asgari ücret zammıyla simit bil alınamıyor: GELECE İÇİN BUGÜN DİREN!

Hatırlanırsa bundan bir yıl önce, hâkim sınıf kliklerinin kendi içinde,“yeni Türkiye”lerine uygun olarak, içinde dönemin başbakanı R.T.Erdoğan’ın da yer aldığı 17-2 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonları yapılmış ve “paraların sıfırlanması”na dair kimi gerçeklerin öğrenilmesine vesile olmuştu. O gün bu gündür yaşana gelenler, Türkiye’de başta devlet olmak üzere bir dizi kurumun gerçekte hâkim sınıfların iktidar araçlarından başka bir şey olmadığını her defasında kanıtlamaktadır. Türkiye’de parlamentosundan yargısına, bürokrasisinden medyasına kadar bütün kurumlar, sadece işçi sınıfını ve halkı sömürmenin değil, aynı zamanda işlenen her türlü suçu aklama, bu yapılamıyorsa üzerini örtmenin araçları olarak kullanılmaktadır.

Bu kanıtlama işi günümüzde de devam ediyor. Son olarak, her fırsatta “milletin iradesinin tecelli ettiği yer” olarak propaganda edilen mecliste,17-2 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarından sonra kurulan meclis komisyonunun çalışmalarına, yargı kararıyla yasak getirildi. Bir nevi “milletin evi”nde “millet için” yapılan tartışmaların milletten saklanması yoluna gidildi! Böylelikle meclisin Türkiye işçi sınıfının ve halkın çıkarlarını temsil eden bir araç değil tam aksine hâkim sınıfların hırsızlıklarını, sömürü, katliam ve baskılarını gizleyen bir işlev gördüğü bir kez daha görüldü. Bu durumun “yeni Türkiye”ye özgü bir durum olmadığını kaydetmek gerek. Sadece kendilerine İslamcı adını veren hâkim sınıf kliğinin yılların verdiği hırsla seleflerine nazaran daha fazla açgözlü davrandıkları ve pervasız olduklarını söyleyebiliriz. Bu pervasızlık öyle bir aşamaya vardı ki “milletin” gözünün içine baka baka,“millete” küfredip,“millet iradesi” oldukları yüzsüzlüğüne kadar varmış bulunuyor. AKP bir hâkim sınıf partisi olarak, kendini geçmişte Kemalist faşistlerin işçi sınıfı ve halka yönelik faşist zulmüne karşı bir itiraz olarak var etmiştir. Hâkim sınıf klikleri arasındaki iktidar dalaşında, halk kitlelerinin mağduriyetini kendi kliğinin sınıfsal çıkarları için ustaca kullanmıştır. Kabul etmek gerekir ki AKP bunda R.T.Erdoğan şahsında halkın belli bir kesimini etkileme ve kendilerinin “iktidardayken bile mağdur” olduklarına inandırmakta gayet başarılı olmuştur. Erdoğan bu başarılı performansına devam etmektedir! Kendi oğluyla yaptığı “paraların sıfırlanması” çalışmasının açığa çıkmasından sonra çareyi, yeni bir “istikbal savaşı” başlatmakta bulan ve Çankaya’ya kaçmak yerine; namına uygun bir şekilde bin odalı “kaçAK saray” yaptırıp oraya kaçmakta bulan Erdoğan; Cumhurbaşkanı seçildikten sonra da fıtratına uygun olarak davranmayı sürdürmektedir! Onun bu başarılı performansından da açıkça anlaşılacağı üzere AKP,201 genel seçimlerine dair çalışmalarına başlamış durumdadır. Bu

Çalışmada hiç kuşkusuz ki halkı “böl-parçala-yönet” taktiğine uygun olarak, “biz ve onlar” olarak ayırmak ve yine “mağdurları oynamak” temel stratejidir. Faşist rejim kendini Erdoğan şahsında yeniden örgütlerken, kendinden olmayan, kendine biat etmeyene yönelik yeni saldırı yasalarıyla tam bir karşı devrimci restarosyon içindedir. Önce yeni MİT yasası, ardından yargıda yapılan değişiklikler ve son olarak “İç Güvenlik Yasası” adı altında meclise sevk edilen yasa tasarıları da göstermektedir ki, AKP şahsında hâkim sınıf kliği Kemalist faşist düzeni İslamcı söylemlerle tahkim etmektedir. Çıkarılan yeni yasalar çerçevesinde polise vur emri verilmesi, molotof kokteylinin silah sayılması, yüzlerce yeni TOMA alınması,“makul şüpheli” uygulaması, polise dinleme yetkisi verilmesi vb. tüm bu saldırı yasalarında, her ne kadar 17-2 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sonrasında başta “paralel yapı” tehdidi olmak üzere temel gerekçe “devletin güvenliği”nin sağlanması olarak gösterilse de, gerçekte başta Erdoğan olmak üzere,“yeni Türkiye”nin egemenlerinin sınıfsal çıkarlarının korunması vardır.

A(lıp)Kaçanlar Partisi: Simitimizi bile çalıyorlar!

Kabul etmek gerekir ki bu saldırının liderliğini gayet başarılı bir şekilde yine Erdoğan yapmaktadır. Malum önce bir “Amerika’nın Müslümanlar tarafından ilk kez keşfe il iği” iddiasını dillendirdi. Bu iddia tıpkı bir zamanlar Güneş Dil Teorisi ve Türk Tarih Tezini savunan Kemalist faşistlerin tezlerini andırmaktadır. Amaçlanan “millete güven” aşılamak adı altında,“yeni rejim”in restorasyonunun ideolojik argümanlarını oluşturmaktır. Böylelikle gerçekte hırsızlıklarının ve yolsuzluklarının üzerinin örtülmesi amaçlanmak tadır. Ardından ise Kürt meselesinde ve “çözümsüreci”nde sahne aldı ve bilinen sözlerini tekrarladı. Erdoğan’a göre Kürt ulusunun bütün talepleri karşılanmış durumdadır! El uzatılmış ama karşılığında hep sıkılı yumrukla karşılaşılmıştır! Kürt vatandaşlarının bir sorunu yoktur, terör vardır ve hatta İmralı’ya TV de verilmiştir! Daha ne olsun! Ama işte bir “üst akıl” bu adımları bozmaktır! Örnekler çoğaltılabilir! Hemen ardından yine değişmez gündemlerden biri haline gelen “paralel yapılanma” ve ona karşı mücadele sahne almıştır. Erdoğan Afrika gezisinde, daha bir yıl önce birlikte hareket etmelerine rağmen Gülen Cemaati’ni “ajan örgütü” ilan etmekte sakınca görmemiştir! Ona göre Gülen Cemaati’ni bir “üst akıl” yönetmektedir! Bir yıl öncesine kadar,“üst akıl”la “beraber yürürlerken” şimdi ise kendisine ihanet edilmiştir! Nereden bakarsanız tutarsızlık! Düne kadar ajanlarla iş tutup,“ne istedilerse veren” birisinin, onlara yardım yataklıktan yargılanması gerekir! Erdoğan’ın başarılı performansından kadınlar da payını almıştır. Aslında “kadın ve erkeğin eşit olamayacağı”, bunun fıtrata ters olduğunu daha önce den de ifade etmişti. Ama bunu bir kez daha ve güçlü bir şekilde tekrar etmesi “yeni rejim”in ataerkil özelliğinin altını çizmek içindir.

Öte yandan “havuz medyası” olarak adlandırılan ve genel özellikleri, Erdoğan’a ve “yeni rejime” hizmet olan “gazetecilerin” işlerine son verilmesi de, önümüzdeki süreçte, saldırıların dozajının daha da artırılacağına işaret olarak okunmalıdır.“Yeni rejimin” inşasında tam bir bağlılık istenmekte, saflar tahkim edilmektedir. Öyle ki Halife Ömer’in sözlerine atıf yaparak konuşulmakta;“yasalar ne kadar kötü olursa olsun, eğer adil bir sultanın elindeyse oradan güzel neticeler doğar. Yasalar ne kadar güzel olursa olsun, zalim bir sultanın elin deyse oradan zulüm doğar”(T.Erdoğan,24Kasım) denilerek yeni rejime tam bir biat istenilmektedir. Biat etmeyen ve üstelik de muhalefet edenlere ise sadece devletin resmi kolluk güçleri değil sivil faşistler eliyle de müdahale edileceği ilan edilmektedir:“Bizim medeniyetimizde esnaf gerektiğinde askerdir, alperendir, gerektiğinde vatanını savunan şehittir, gazidir, kahramandır. Gerektiğinde asayişi tesis eden polistir, gerektiğinde adaleti sağlayan hâkimdir hakemdir, gerektiğinde de şefkatli kardeştir.”(R.T.Erdoğan,27 Kasım)

Bu “Yeni Türkiye”de, AK Partili de olsa,“ılımlı”lara,“ama” diyenlere yer yok. İslamcı faşist “yeni rejim”, tıpkı önceli Kemalist rejim gibi kimi nüanslar dışında kendinden olmayana (sınıfsal, cinsel, dinsel, etnik, vb.vb.) her fırsatta saldıran bir özellik göstermekle kalmıyor; kendine biat etmeyen, direnen ya da muhalif olanların kendi iradesinin olabileceğini de kabul etmiyor. Kendi fıtratında olan faşistliğin ve uşaklığın başkalarında da olabileceğini sanıyor. Kürdün kendi aklıyla direnebileceğini düşünemiyor, bir üst akıl tarafından yönetildiğini düşünüyor, kadının eşit olabileceği aklı kesmiyor, fıtrata ters diyor. Örnekler çoğaltılabilir.

Ama öte yandan “Amerika’yı keşfeden ecdadın torunları”asgari ücretin günde 1 lira olmasını sorun etmiyor. Bu noktadan bakıldığında işçi sınıfı ve halk açısından eskisiyle yenisi arasında bir fark bulunmaktadır. AKP bir yandan Kemalist faşizmi İslamcı söylemlerle yeniden güncellerken soframızdan ekmeği,elimizden simidi bile çalmaktadır.AKP iktidarı öncesinde örneğin 2002’de bir adet simit bugünkü parayla 20 kuruştan satılıyordu.2002’deki net 184 liralık asgari ücretle 920 tane simit alınabiliyordu. Oysa şimdi simit 1,liraya satılmakta ve net 891 liralık net asgari ücretle ancak 94 tane simit alınabilmektedir. Diğer bir ifadeyle net asgari ücretle alınabilen simit sayısı 12 yılda 326 adet azalmıştır.Benzer durum memur maaşlarında da söz konusudur.AKP asgari ücret zammıyla hem işçi sınıfı hem de halkımızın boğazından çalmayı sürdürmektedir. Kısacası AKP sıfırlamaya devam etmektedir.

Dolayısıyla Devrimci Demokratik Sendika Birlik tarafından yürütülmekte olan asgari ücretle ilgili “birleş, örgütlen, asgari yaşama iren” kampanyası, sadece soframızdan ekmeğin, elimizden simidin çalınmasına karşı bir itirazı değil, ondan da önemlisi AKP’nin yeni rejim inşasına karşı duruşun aşil topuğunu da göstermektedir. Buradan yürünecek ve örgütlenilecektir. Bu açıdan bütün çalışma alanlarında kampanyaya gereken önem verilmelidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu