GençlikGüncelMakaleler

GENÇLİK | Genelge: Üniversitelerde Faşist Baskı ve Geleceksizlik Tedbirleri

Ekonomik krizle birlikte geçinemeyen, barınamayan öğrencilerin sorunları karşısında çözümü değil çözüm arayışını bastırma politikasını sürdürüyor.

Egemenler arasındaki çelişki, dünyada ve özelde Türkiye’de gün geçtikçe derinleşiyor.

Emperyalist klikler arasındaki pazar savaşı, Ukrayna’da doğrudan fiili savaşa dönerken içeride TÜSİAD ve MÜSİAD arasında derinleşen rekabet AKP-MHP iktidarının ekonomi politikalarıyla daha fazla derinleşti. R.T.Erdoğan’ın doğrudan dini değerler üzerinden “Nass” yalanına sarılarak faiz indirimini sürdürmesiyle sermaye gruplarına düşük faizli yüksek krediler vererek yandaş şirketleri zenginleştirirken halkı yoksulluğa mahkum etmesi ekonomik krizi gün geçtikçe derinleştiriyor.

AKP-MHP iktidarı “gemisini kurtaran kaptan” edasıyla bir diğer sermaye temsilcisi Millet İttifakı’nın iktidarı alma ihtimaline karşın temsilcisi olduğu sermaye gruplarının zenginliklerine zenginlik katma vurgun üzerine vurgun gerçekleştirmeye devam ediyor.  Halkın alım gücü düşerken ileriye dönük yaşanan borçlanmalar şirketleri kat kat büyütüp TC ekonomisinin gün geçtikçe kötüye gidişini hızlandırıyor.

Bu tablo, zenginlerin daha fazla zenginleştiği, zenginleşeceği bir koşul yaratırken halkın her geçen gün daha fazla yoksullaştığı, talanın daha fazla büyüdüğü, gençler açısından geleceğinin ipotek altına alındığı bir koşul yaratıyor.

Ekonomik krizin kitlelerde yarattığı hareketlilik seçim aldatmacasıyla bugün hasıraltı edilip gerçekleşen grevler, eylemler zorla bastırılmaya çalışılıyor. Ancak derinleşen yoksulluk karşısında kitle hareketinin gelişimini öngören devlet bir yandan şovenizmi yükseltmeye odaklanan işgal hazırlıkları yaparken faşist zor uygulamalarını artıracak genelgeler yayınlıyor. Kendi yasalarına dahi uymayan düzenlemelerle halkın örgütlenme hakkını gaspetmeye dönük pratikler ortaya koyuyor.

 Devlet gençliğin mücadelesini bastırmak istiyor!

Devlet özelde geçtiğimiz hafta İçişleri Bakanlığı tarafından üniversitelerle ilgili açıklanan “Üniversitelerde Güvenlik ve Barınma Tedbirleri” başlıklı genelgeyle üniversite öğrencilerinin ekonomik kriz karşısında örgütlenme, bir araya gelme koşullarını ortadan kaldırarak varolan örgütlenmelerin kapatılmasını, mücadelenin bastırılmasını  hedefliyor.

Ekonomik krizle birlikte geçinemeyen, barınamayan öğrencilerin sorunları karşısında çözümü değil çözüm arayışını bastırma politikasını sürdürüyor. Devletin mutlak kontrolü altında tutulmak istenen adeta şirkete dönüştürülen üniversitelerde devletin uyguladığı zor ve baskı sonucunda yüzlerce kulüp topluluk kapatılıp, akademisyenler ihraç edilmesine karşın devletin artan ekonomik kriz karşısında öğrencilerin çözüm arayışının yeni yol ve araçlar açığa çıkarma ihtimali karşısında devlet aynı zor baskı politikalarıyla bastırma niyetini ifade ediyor

 Kayyum-polis işbirliğinde son nokta: Komisyonlar

Örgütlenme hakkını ortadan kaldıran, adeta öğrencilerin bir araya gelmesini dahi soruşturma gerekçesi yapan, öğrencilerin gerçekleştirdiği forum ve etkinlikleri polislerle abluka altına alan sivil faşist çetelerin saldırılarıyla hedef alan devlet tüm bu baskılara rağmen beslenme, barınma, genç kadınların ve LGBTİ+ların eşitlik ve özgürlük talebini bastıramamış yeni saldırılara hazırlanmıştır. Kayyumların Cumhurbaşkanı’nın talimatlarıyla gerçekleştirdiği keyfi uygulamalar, polis işbirlikçiliği yetersiz görülecek ki “Üniversitelerde Huzur ve Güveni Artırma İl Komisyonları” kurulmuş öğrencilere yönelik faşist saldırıları planlama masası örgütlenmeye çalışılmıştır.

Polis, üniversitelere elini kolunu sallaya girip öğrencileri taciz edip şiddet uygularken işkenceyle gözaltına alırken bu durum yetersiz bulunmuş komisyonlara ihtiyaç duyulmuştur.

“Barınamıyorum” demeyi yasaklayan genelge

Yaşanan enflasyondan yurt ve ev kiraları, temel gıda ürünleri  nasibini kat kat almışken öğrencilerin aldığı kredi ve burslar adeta yerinde sayıp öğrenciler yüksek öğrenim dönemini sonlandırmak ya da hem çalışıp okumaya mahkum edilmiş durumdadır.

Bu durum karşısında geçtiğimiz yıl sınırlı bir pratikle olsa dahi barınma temelli gelişen mücadele bu sorunlarla baş etmek zorunda olan öğrencilerin sesini duyurmaya önemli oranda hizmet etmiş ancak sistemi zorlayan doğrudan bir kazanıma dönüşememiştir. Önümüzdeki dönem sorunun katlanarak büyüdüğü bir zaman dilimi olacağı için ortaya koyulan mücadelenin daha fazla büyümesi öğrenciler açısından temel bir sorumluluk olmaktadır.

Ancak devletin bastırma politikaları bugünden daha büyük bir şekilde devreye girmiş durumdadır. Öğrencilerin barınma sorununu duyurmak yol-yöntem aramak tartışma yürütme vb. Niyetlerle yaptığı sosyal medya paylaşımları dezenformasyon olarak nitelendiriliyor. Devrimci-demokrat öğrencilerin soruşturmalarla KYK yurtlarından atılması, burslarının, kredilerinin kesilmesi ile oluşturulan baskıya ek olarak bu genelgeyle tedbir adı altında sosyal medyadan dahi paylaşımda bulunan öğrenciler hakkında işlem başlatılma talimatı verilmektedir.

Genelgeyle birlikte barınma, beslenme gündemleri çerçevesinde mücadele eden öğrencilerin soruşturmalarla engellenmesi, okullarda bu yönlü bir araya gelişlerin engellenmesine dönük yetkilendirmeler, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilinmesinin devamı olarak üniversitelerdeki kadın, LGBTİ+ kulüp ve topluluklarının yasaklanmasına dönük talimatlarla varolan örgütlülüklerin dağıtılıp etkisizleştirilmesi, devrimci demokrat öğrencilerin okullardan uzaklaştırılıp, atılması talimatı verilmiştir.

 Örgütlenme hakkını gasp edip, denetimi artıyor!

X-Ray’le ve kameralarla güvenliğin artırılacağı iddia edilirken okulda uyuşturucu satışı, taciz, sivil faşist çetelerin öğrencileri saldırısı sonucunda deliller ortada olmasına karşın tek adım atmayan devlet, öğrencileri daha fazla baskı altına alacak izleme cihazları devreye sokmaya çalışmaktadır.

Kadın ve LGBTİ+lara karşı “aile değerlerimiz tehlikede” diyerek sivil faşist çeteleri harekete geçiren Onur Haftası’nda cihatçı çeteleri devreye sokarak linç kampanyaları örgütleyen devlet genelgeyle kadın ve LGBTİ+ların üniversitelerde bulunan kulüp ve topluluklarını hedef alıyor. OHAL sürecinde dahi sokakları terk etmeyen yaşamlarımız ve haklarımız için herhalde direniyoruz diyen kadın ve LGBTİ+ların örgütlülüklerini genelgeyle birlikte dağıtmak için kollarını sıvıyor.

Her alanda örgütlenmeyi ve mücadeleyi büyütelim!

Devlet her alanda yeni bir saldırı konsepti devreye sokarken mevcut araçların dahi dağıtılmasına odaklanmakta: faşist diktatörlüğün tekçi politikalarını hayata geçirmek için her türlü kazanımın üzerinden silindir gibi geçmeyi hedeflemektedir.

Ancak söz konusu olan haklar veya geliştirdiğimiz talepler doğrudan yaşamımızla, geleceğimizle ilgilidir. Onlar açısından gaspedilen, çalınan, herhangi bir meta olarak görülen; bizim doğrudan yaşamımızdır. Bu açıdan barınma, beslenme, eğitim, ulaşım her türlü hakkımız için tüm imkan ve olanaklarımızı kullanarak mücadele etmek temel zorunluluktur.

Devletin her türlü baskı ve zor politikasını boşa düşürecek olan halkın politik eylemi ise öğrenci hareketi açısından yeni saldırı konseptine karşı direniş, örgütlenmek ve mücadeleyi büyütmek olarak somutlanmaktadır. Bu açıdan basitten karmaşığa en ufak örgütlenme biçimi olarak tanımlayabileceğimiz biçimlerden en karmaşık biçimlere değin her alanı bir imkan olarak görüp direnişin ve örgütlüğün bir parçası olarak ele almak gerekir.

Bugün gasp etmeye odaklandıkları kulüp ve topluluklardan öte politik mücadelenin ihtiyaçlarına uygun bir biçimde gençliğin; devrimci gençlik mücadelesine atılması gerekmekte faşist diktatörlüğün baskı politikalarını, kayyumları, genelgeyi yaşamın içerisinde parçalaması gerekmektedir. Bizim açımızdan bu genelge yok yükmündedir ancak bunu gençlik kitlelerine gösterebilmek faşist diktatörlük karşısında bir paçavraya dönüştürmek ortaya koyacağımız pratik, örgütsel mücadelenin başarısıyla gerçekleşir!

Bu açıdan “ilk adım atılmalı” bulunduğumuz her alanda  ortaya koyduğumuz her pratik örgütlenmeye ve mücadeleyi büyütmeye hizmet etmelidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu