GüncelManşet

Üniversiteler teslim olmaz!

AKP hükümetinin 3. dönemine evrilttiği OHAL saldırıları kapsamında üniversitelere yönelik tasfiyeler devam ediyor. Son yayımlanan KHK ile birlikte 110’u barış akademisyeni olmak üzere toplamda 330 akademisyen görevinden ihraç edilmişti. Şu ana kadar ihraç edilen akademisyen sayısı binler ile ifade ediliyor. Faşist AKP hükümetinin OHAL bahanesi ile eğitim alanına dönük saldırıları sadece akademisyenlerle de sınırlı değil. Yasalara göre seçim yolu ile atanması gereken rektörler, artık cumhurbaşkanının direkt ataması ile göreve getiriliyor. Hatırlarsınız, İstanbul Üniversitesindeki rektörlük seçimlerini demokrat kimliği ile tanınan Raşit Tükel kazanmasına rağmen, AKP’ye yakın olan Mahmut Ak (seçimlerde 2. olmuştu) cumhurbaşkanı tarafından İÜ’ye rektör olarak atanmıştı. “Milli irade” safsatasını ağzından düşürmeyen AKP, daha öncesinde seçimleri hiçe sayarak rektör atarken, şimdilerde ise seçime dahi gerek duymayarak kendisine yakın olan isimleri üniversitelere adeta cellat olarak atıyor.

Cellatlık, bu rektörlerin uygulamalarına baktığımızda tam olarak karşılığını bulan bir kavram. Nitekim bu rektörler aracılığı ile üniversitelerde muhalif öğrencilere dönük adeta cadı avı yürütülüyor. En ufak bir eylem dahi OHAL gerekçe gösterilerek rektör tarafından yasaklanıyor. Okullarda ÖGB terörünü yeterli bulmayan AKP, polislere de yetki vererek okulların içine girmesine, keyfi GBT yapmasına ve eylemlere saldırarak öğrencileri gözaltına almasına olanak sağladı. AKP’nin iktidar olduğu tarihten bu yana üniversitelerin örgütlü ve politik karşı koyuşlarının AKP’nin adeta korkusu haline geldiği bir gerçek. OHAL, tam da bu örgütlü duruşu yok etmek için AKP’ye bir fırsat oldu. Gerek öğrenciler gerekse de akademisyenler, okullarda kendisine yönelik en ufak muhalif ses ya ihraç ediliyor, ya uzaklaştırılıyor ya da gözaltına alınıp tutuklanıyor.

AKP’nin eğitim alanına bu denli kapsamlı saldırması boşuna değildir. Nitekim OHAL sonrası saldırıların ilk hedeflerinden biri de okullar olmuştu. AKP, mevcut olanaklarını da kullanarak eğitim alanında yaratmak istediği apolitik ve gerici bir gençlik hedefi yolunda, karşısında duran herkesi saf dışı etmekte kararlı. Nitekim MEB yeni müfredat taslağında Marx, Thales, Pisagor, Foucault, Adorno gibi filozoflara yer vermedi. Liseleri İmam Hatiplere dönüştürüp insanlara başka bir seçenek bırakmaması, İmam Hatiplere mecbur kılması da yaratmak istediği gerici toplumun ön ayaklarını oluşturuyor.

AKP’li bir rektörün “Ben daha çok cahil ve okumamış tahsilsiz kesimin ferasetine (anlayış-sezgi) güveniyorum bu ülkede. Yani ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır. Bizde de şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor” sözleri AKP’nin eğitimdeki politikalarının bir özeti aslında. OHAL,  her ne kadar eğitim alanına saldırsa da, buna karşı koyan bir üniversite gençliği vardı, hala da var. Üniversitelere yönelik saldırılar, akademisyenlere yönelik ihraçlar üniversiteliler tarafından birleşik bir gençlik hattı ile göğüslenmeye, süreç karşılanmaya devam ediyor. Yani AKP’yi bundan sonraki süreçlerde de “afakanlar” daha fazla basacak gibi görünüyor.

 

Bir YDG’li

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu