Üzerine serpilen reformizmin, revizyonizmin ölü toprağıyla elli yıllık suskunluğa sokulan Türkiye’nin çelikten yoğrulan geleceğinin temeli 1972 Nisan‘ın da yakılan ateşle atıldı.
O ateş ki yarınları yaratan, bilincimizi aydınlatan yüreklerimizi tutuşturan Türkiye halkına kurtuluş yolunu gösteren bir meşale…
Burjuva-Feodal Faşist-Kemalist devlet için ise çareyi umudun, yakılan ateşin, doğan güneşin, onların ifadesi ile “ihtilalcı komünizmin en tehlikeli yapılaması”nın mimarı öğretmeni, Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşı katletmekte aradı.
Meşalemiz elimizden alınırsa karanlığa gömülürüz sandı.
Oysa her 18 Mayısta yeniden doğuyoruz biz daha büyük inanç ve kararlılıkla geleceğe yürüyoruz.
Ve;
Değişik yönlere değil
Niye hep bir yöne dönük yüzümüz
Biliyoruz artık
Başımızda kasket var hepimizin
Hepimizin adımları kararlı
Kolları gergin ve
Gölgesi ardında
Biliyoruz niye birbirimize benzediğimizi
Yürüyenler var
Başka yerlerde bizim gibi
Öbek öbek
Dalga dalga
Biliyoruz nerden geldiklerini
Yürüdüklerini neyin üstüne
Onların adımlarıyla tutuşan türkü
Yankılanıyor bizim yürüyüşümüzde
Geçiyoruz milyonlarca sokaktan
Bir büyük olana doğru
Geçiyoruz göğsümüzün içinde
Milyonlarca insanın soluğu
Milyonlarca damarda uğuldayan kan
Biliyoruz toplanacak bir büyük yürekte
Yeni bir hayat için
Gebze Kadın Hapishanesi Tutsak Partizanlar