Biz düşman olduklarını biliyoruz.
Her birimize düşmanlar, çünkü bizler ne onların sömürü ve katliam düzenini ne iktidarını ne de iktidarlarını sürdürmek için kullandıkları zor aygıtlarını tanıyoruz!
Her birimize düşmanlar, çünkü aksine hepimiz bulunduğumuz alanlarda bu faşist iktidara karşı örgütleniyor, mücadele ediyor ve yılmadan güzel ve eşit günlere olan inancımızı koruyoruz.
Her birimize olduğu kadar her şeyimize düşmanlar!
Emeğimize, kimliğimize, cinsiyet ve cinsel yönelimimize, dilimize, isimlerimize, bakışlarımıza, duruşlarımıza, evimize, sokağımıza, mahallemize, dağımıza, ovamıza, köyümüze, kıyafetimize, halayımıza…
Cenazemize, mezarımıza, mezarlığımıza…
“Ölülerimiz ‘propaganda’ya devam edecek!”
Yine bu düşmanlıklarını sergiliyorlar. Êlih’te (Batman) İkiztepe Mezarlığı’na kanlı gözlerini dikmiş durumdalar. Çünkü burada çeşitli zamanlarda Türkiye Kürdistanı’nın özgürlüğü için savaşmış, bu uğurda ölümsüzleşmiş savaşçıların mezarı var.
Çünkü burada Meryem Ana’nın (Bulut) ve Aycan’ın (Kaya) mezarı var. Onlar; barış, özgürlük, demokrasi talepleri ile Ankara’nın göbeğinde; DAİŞ çetesinin, 1 Kasım 2015 seçimleri öncesi halk üzerinde korku iklimi yaratmayı hedefleyen kanlı iktidara destek olmak amacıyla ölüm tufanı yarattığı yerde canlarını ve parçalarını bırakmışlardı.
Şimdi Meryem ana ve Aycan’ın mezarlarının da bulunduğu bu mezarlık yıkılmak isteniyor. Ailelere gönderilen tebligatlara ise mezar taşlarının üzerinde bulunan şekillerden ve renklerden dolayı “örgüt propagandası” yapıldığı iddia ediliyor!
Aileleri gibi her birimiz bu düşmanlığa karşı çıkmalıyız, bu mezarları yıkılmasına izin vermeyeceğimizi haykırmalıyız!
Şunu da görmeliyiz; düşenlerimiz ve katledilenlerimiz, bedenlerini devrim ve demokrasi yolunda feda edenlerimiz her durumda “propaganda” yapmaya devam edecekler! Her durumda düşman karşısında var olma nedenlerimizden biri olmaya ve düşmanı korkutmaya devam edecekler.
Bir Özgür Gelecek okuru
