DerlediklerimizGüncel

NUBAR OZANYAN | Saraysız ve sultansız

“Egemenlerin can simidi olarak düşündüğü ve halkın gündemine getirdiği seçimi kurtuluş değil bir mücadele alanı olarak değerlendirmek gerekir. Özde hiçbir farkı olmayan birbirinin aynısı olan Cumhur ve Millet İttifakı karşısında doğru tutum; HDP’nin ana gövdesini oluşturduğu Emek ve Özgürlük İttifakı adaylarını, son halka olarak Yeşil Sol Parti’yi desteklemek olmalıdır.”

Halkımızı sadece deprem ve sel felaketi vurmadı. En büyük darbeyi hafıza ve halk katilleri vurdu. Sayfalara sığmayacak, yazmakla bitmeyecek acılar çektirdi. Açlık ve yokluk çekilmez hale geldi. Yer altı kimsesizler ve halklar mezarlığına dönerken yer üstünde hırsız, arsız zalimlerin iktidarı olan AKP-MHP yıkılmayı bekliyor. Yer altının kahredici sarsıntısı yer üstündeki AKP-MHP faşist iktidarını da ciddi ölçüde sarstı. Ayaklarının altındaki toprak şiddetle kaymaya başladı. Diktatörlerin ayakta duracak mecalleri her geçen gün tükeniyor. Sürekli kayarak geri geri giden son darbeyi bekleyen AKP-MHP iktidarı, giderayak da boş durmuyor.

Deprem ve sel felaketi “doğu”yu vurdu. Kapitalist kriz ise “batı”yı vuruyor. Kapitalist merkezlerde birbiri ardında yaşanan banka iflasları, yaşanan krizin boyutunu gösteriyor. Kapitalist sistem, can çekiştiğinin belirtilerini gösteriyor. İşçileri mezara kadar sömürerek çalıştırmak isteyenlere karşı öfkeli kalabalıklar sokakları ve meydanları direniş alanına çevirdi. Paris “Fransızca konuşuyor.” Komünarların ayak sesleri, tekelci burjuvaları ürkütüyor. Direniş, “bulaşıcı bir hastalık” gibi her tarafa yayılıyor.

Dipten gelen bir direniş dalgası giderek daha fazla yüzeye vuruyor. Emeğin insafsızca gaspı üzerine kurulu sömürü ve yağma düzenleri, deprem sarsıntısı geçiriyor. Doğa felaketinin yarattığı sonuç, uzun süre halkın gündeminde kalmaya devam edecektir. Halkımız hiç olmadığı kadar maddi ve manevi değerlerini kaybetti.

Halkın sofrasında yoksulluk pişerken komprador burjuvaların, tüccar ve tefecilerin, feodallerin gündeminde ise rant, yağma, daha fazla sömürü ve iktidarını pekiştirme vardır. Enkazın yara ve acısı bütün gerçekliğiyle orta yerde dururken, AKP-MHP iktidarı yıkılan bölgelerde inşa işini yine depremin failleri olan Cengiz, Kalyon, Kolin şirketlerine vererek halk ve hafıza düşmanlığına devam ediyor.

Açın halinden tok, mazlumun halinden zalim anlamaz! Durum tam da budur!

Halkın tanımlanamaz acısı halen orta yerde enkaz halinde dururken kompradorların düzen partileri, yaşanan kayıpları kendi sınıfsal çıkarları için politik ranta çevirmek istiyor. Diktatörler yangından mal kaçırmaya çalışıyor. Vaktinden önce alınan seçim kararı yaşanacak tepkinin, ortaya çıkacak öfkenin önünü şimdiden alarak yaşanacak bir yol kazasına izin vermemek için sandığı çözüm olarak göstermektedir. “Yangın söndürücü” olarak düşündükleri seçim, AKP-MHP’li muktedirlerin ocağını söndürecektir. Bir avuç haraminin dışında diktatörlere öfke ve isyanın tokatını yapıştırmak için can atmayan yok!

Yaşamın her alanında huzur ve güven kalmadı. Hoşnut ve memnun olmayanların sayısı çoğalırken, itirazlar da çığ gibi büyüyor. Deprem felaketi öncesi ve sonrasında halkın temel ihtiyaçlarını karşılamayan; onları sefalet ve ölüme terk edenler, ezilenlerin öfkesini biriktirmekten ve isyan bilincini büyütmekten başka bir şey yapamıyor.

Halkın hiçbir yarasını Ankara sarmazken onların yardımına ilk koşan, dayanışma ve dostluk elini ilk uzatanlar yine devrimciler, yurtseverler ve halkımız oldu. Halk, dost ve yoldaş elini acı ve yokluk çekenlere uzatarak büyük bir dayanışma ve sahiplenme örneği gösterdi.

Aralıksız bir şekilde Medya Savunma Alanlarını zehirli gaz ve kimyasal silahlarla dövmeye çalışan, Rojava’yı tehdit etmekten, saldırı hazırlıkları yapmaktan geri durmayan soykırım devleti, her fırsatta Kürtlerin düşmanı olduğunu göstermeye devam ediyor.  Hiçbir insani kuralı ve ahlaki değeri tanımayan, profesyonel bir suç ve cinayet örgütü gibi çalışan diktatörlerin Kürt halkının en temel demokratik taleplerine karşı verdiği cevap hep aynı oluyor: İnkar, imha, gözaltı, tutuklama ve katliam!

Egemenlerin can simidi olarak düşündüğü ve halkın gündemine getirdiği seçimi kurtuluş değil bir mücadele alanı olarak değerlendirmek gerekir. Özde hiçbir farkı olmayan birbirinin aynısı olan Cumhur ve Millet İttifakı karşısında doğru tutum; HDP’nin ana gövdesini oluşturduğu Emek ve Özgürlük İttifakı adaylarını, son halka olarak Yeşil Sol Parti’yi desteklemek olmalıdır. İşçiler, köylüler, emekçiler, Kürtler, kadınlar, LGBTİ+lar, Aleviler, Ermeniler, Êzîdîler, Süryaniler Yeşil Sol Parti’yle yürümelidir. Soluksuz çalışıp, sözün söylenmediği bir karış toprak parçası dahi bırakılmamalıdır.

İşçiler, ezilenler parlamentonun gerçek bir kurtuluş adresi olmadığını, demokratik halk devriminin bir mücadele ve hak alma kürsüsü olarak kullanılması gerektiği bilinciyle hareket ederek sözünü söylemeli; mücadelesini yürütmelidir. Herkesin sözünü söylediği, tutumunu belirlediği seçim sürecinde özgürlüğün ve demokrasinin diliyle konuşup örgütlü hareket etmek süreç açısından önemli bir yerde durmaktadır.

Kürt halkı ve çocukları, kimyasal katliamların sahiplerini, korucuların devletini istemiyor!

İşçiler yer altını da yer üstünü de sömürünün ve zulmün ölüm çarklarına çeviren zalimleri istemiyor!

Her gün bedeni ve onuru sokak ortasında saldırıya uğrayan kadınlar, LGBTİ+lar egemen erkek devleti istemiyor!

Her gün kapısı zulüm işaretiyle fişlenerek öldürülmek istenen Aleviler, inanç ve hak düşmanı AKP-MHP’yi istemiyor!

Gecekondularda oturanlar artık saraylarda yaşayanları alkışlamak istemiyor!

Halkımız faşizmin karanlık saçan yeşil ampulünü söndürüp diktatörlerin arsız yüzüne tokadı vurmalıdır. Halkı yok sayan sarayın Sultan Hamitlerini tarihin çöplüğüne yollama zamanı çoktan gelmiştir.

Saraysız ve Sultansız bir dünya yaratmak mümkündür. Bu bizlerin ellerindedir.

(Yeni Özgür Politika – 4 Nisan 2023)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu