DünyaGüncel

YORUM | Molla Rejimi Neden Yıkılmıyor?

"Molla Rejimi, iktidarın gücü ve nimetlerini kullanarak varlığını sürdürdüğünden çok uzun ömürlü görünmüyor. Sosyal alanı denetleyerek elde ettiği politik gücü, sınıfsal, cinsel, etnik, dinsel ayrımcılıkları süreklileştirerek zayıflatan rejim, sosyal alan ve yerel yönetimlerde muhalefetin güçlenmesiyle daha fazla zayıflayabilecektir"

Eylül 2022’den beri İran’da süren protestolara rağmen Molla Rejimi yoluna devam edebiliyor. Bir ara ahlak polisinin kaldırıldığını ve çeşitli reformlar yapılacağını ilan eden rejim yetkilileri, Nisan ayından itibaren bu sözleri unuttuğu gibi başörtüsü yasağına uymayanları daha sert şekilde cezalandıracağını ilan etti. Bunca geniş protestolara rağmen Molla Rejimi bu cesareti nereden alıyor ve neden yıkılmıyor!

Bu soruya farklı bağlamlarla cevap verebiliriz. Öncelikle gösterilerin çok kalabalık ve yaygın olmasına rağmen merkeziyetçi bir politik güç oluşturamadığını söyleyebiliriz. Bu durum, devletten sosyal alana kadar toplumsal her alanda çok güçlü merkeziyetçi örgütlenmelere sahip olan Molla Rejiminin temellerinin yıkılmasını engellemiştir.

Rejimin gücünün farklı dayanakları bulunuyor ve gösteriler bu temelleri biraz sarssa da yerinden oynatamadı. Molla Rejimi, İslami Cumhuriyet Partisi (İCP)’nin devletleşmesi üzerine kurulu dini bir rejim olduğundan dolayı, yönetim stratejileri açısından öne çıkanlardan ikisi olan siyasal ile sosyal alanı birbirine güçlü şekilde bağlamayı başarmıştır. Sosyal alan, toplumun yeniden üretildiği, inşa olduğu ve değiştiği en önemli merkezlerden birisi olarak toplumsal varoluş dinamiklerinin merkezinde yer alır. Bu dinamikleri yönetemeyen, düzenleyemeyen ya da denetleyemeyen Marksist hareketler ya da askeri cunta gibi güçler, güçlenme eğilimlerini Ortadoğu genelinde koruyamamıştır. Molla Rejimi, Şiiliğin bir kolu olan İmamiye mezhebinin “Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır” inancını/dogmasını, sosyal ve dini alanlarda, mollalara (ruhban sınıfına) bağlı geniş bir nüfusu yönetmek için kullanabiliyor. İmamiye Mezhebi’ne göre her birey, her aile, her aşiret vs. bir şeyhi/mollayı takip etmek zorundadır. Bu dini zorunluluk, güçlü sosyal birliklere dayalı güçlü politik birlikler kurarak Molla Rejiminin güçlenme ivmesini korumasını sağlayabiliyor.

Ayetullahların (Mollalarının şeyhinin/liderinin) sosyal, dini ve politik etkisini ekonomik/askeri güç elde etmek için de kullanan Molla Rejimi, Ortadoğu’daki Şii cepheyi de ağırlıklı olarak Ayetullahlar üzerinden kontrol edip yönetebiliyor. Şii cephenin lideri olan İran Devleti, dini kimliğin etkisini Ortadoğu genelinde güçlenmek için kullanabiliyor. Bu gücü, ülke içerisinde bütün toplumsal alanlara nüfuz etmekte kullanan Molla Rejimi, bu sayede diğer toplumsal sınıflarla daha güçlü bağlar kurabiliyor.

Molla Rejiminin en geniş desteği, tüccar ve esnaf kesimden aldığı söylenebilir. Petrol dışında yetişkin bir ağır sanayisi bulunmayan İran’da mevcut ağır sanayi fordist tarzda örgütlenmediğinden dolayı işçilerin (yani informel tarz hakim olduğundan) eski Avrupa’daki gibi üretimden gelen güçlerini kullanma olanakları çok zayıftır.

1980’lere kadar enerji tüketiminde % 70’ini kömürden sağlayan Batı Avrupa’da kömür işçilerinin kurduğu güçlü sendikalar, bütün hükümetleri uzlaşıya/masaya çekecek güçteydi yani üretimden gelen güce sahiplerdi. Böylesi bir güç, İran’da hep zayıf kaldı. Bu durum esnaf ve tüccarın yerel yönetimlerde güçlenirken, mollaların da bu sınıflara dayanarak güçlenme zeminini genişletmiştir.

Sosyal alandaki kurumları, kimlikleri, statüleri, ilişki ağlarını vs. kontrol edip biçimlendirebilen Molla Rejimi miras, aile, hukuk, evlilik, cenaze vb. alandaki hakimiyetleri dolayımıyla sosyal alan üzerinden ekonomik ve politik güç devşirebiliyor. Ayetullahların merkezi örgütlenmeleri aracılığıyla yereldeki bu güçler, ulusal bazda güçlü dini ve politik merkeziyetçi örgütlenmeleri sürekli besliyor. Molla Rejimi, 1979 sonrası kurduğu velayet sistemiyle devletin tepesini mollalarla doldururken önemli bütün devlet kurumlarını da mollalara bağlı/bağımlı kıldı.

Özellikle farklı türden ve bileşenlerden ordularla sosyal, ekonomik, siyasal ve askeri alanları içiçe geçiren Molla Rejimi, çok sayıda insanın hayatta kalma ve güçlenme stratejilerini/araçlarını kontrol ederek, farklı dini ve etnik kimlikleri bile kontrol edebiliyor. Rejim, 1979’da devleti ele geçirince dış tehditler dolayısıyla eski rejimin (Şah’ın) ordusunu lağvetmedi ve kendisine bağladı. Ancak pek de güvenemediği bu orduya karşı İran Devrim Muhafızları Ordusu (İDMO: SPİİ: Sipahi Pasdarani, İnkilabi İslami)’nu kurdu. İDMO için 1982 yılında özel bir bakanlık kuran Molla Rejimi, kara, hava ve deniz kuvvetlerinden oluşan 125 bin kişilik bu ordunun ekonomi ve medya alanlarında da güç kazanmasını sağlayacak adımlarla siyasal arenadaki konumunu güçlendirdi.

Sünni Türkmen, Arap, Belluci gibi etnisitelerin özerklik taleplerini sert şekilde bastıran İDMO’nun yönetimi, mollaların akrabalarıyla dolu olduğu gibi tüccar ve esnafla sıkı dini ve ekonomik ilişki kurarak toplumsal köklerini derinlere salmayı başardı.

 

Bir avuç zengin molla, milyonlarca yoksul halk

Bütün güçlü devletler ya da politik hareketlerin sosyal alandaki etkinliği merkezi önemdedir. Toplumsal ilişkilerin yeniden üretildiği bu alanı yönetebilen, toplumu da yönetebilir. Molla Rejimi, İDMO dolayımıyla sosyal alana daha köklü nüfuz ederek ekonomik ve siyasal alanı daha etkili kontrol edebilecek hale gelmişti. Yüzlerce şirketi, gazetesi, dergisi, televizyonu bulunun İDMO, askeri gücünün meşruiyetini bu eksende sağlayarak politik gücün temerküzünü sağlayabiliyor.

Molla Rejimi, İDMO’nun bu gücü ve etkinliğinin zayıf kaldığı alanlar için farklı örgütlenmeler kurdu. İDMO’ya bağlı milis gücü (Besic) kuran Molla Rejimi, kendine bağlı militan sayısını sürekli artırıp eğitirken, bu sayede sosyal, ekonomik, siyasal, askeri ve dini alanlar arasında kurduğu bağları sürekli güçlü tutmayı başarmaktadır. Bu yolla aileleri de kendine bağlı ve bağımlı hale getirerek sosyal tabanı diri tutabiliyor.

Bu gücünü Bedir Tugayları (yurtdışında özel operasyon yapan özel kuvvetler) ile geliştirip Ortadoğu geneline yayılan Molla Rejimi, ABD ve Sünnilik karşıtlığı ekseninde kendi müritleri ve vatandaşlarını sürekli konsolide ederek bağımlılıklarını pekiştiriyor ve yeniden üretiyor. Bu eksenlerde meşruiyetini sağlayıp pekiştirebilen Molla Rejimi, salt ruhban sınıfıyla devletin yönetilemeyeceğinin farkında olarak, en geniş kesimleri kendisine bağlı/bağımlı kılabilmiştir.

Molla Rejimi’nin politik-stratejik yönelimleri dışında da güçlü yanları da bulunuyor. İran’ın jeo-stratejik önemi, beş bin yıllık devletli/sınıflı toplumlar tarihi boyunca, işgal ve ilhaklardan kurtulamamasının baş müsebbibidir. Bu jeo-stratejik önemli bölgesel gücünü pekiştirmek ve küresel hegemon dalaşlarında pazarlık payını artırmak için ustaca kullanabilen Molla Rejimi, arkasına Şanghay İşbirliği Örgütü’nü (ŞİÖ) ve dolayısıyla Rusya ve Çin devletini alarak ülke içerisinde daha rahat baskı yapma olanağı bulabiliyor.

Dış desteğini içteki baskıyı artırmak ya da sürdürmek için kullanan rejim, bu sayede farklı ülkelerden gelen tepkileri görmezden gelebiliyor. Jeo-stratejik önemini kendine mali kaynak yaratmak ya da bölgedeki politik arenada etkili olabilmek açısından da kullanan rejim bu sayede de kendi tabanını konsolide ederek kendi meşruiyetini sağlayabiliyor. Jeo-stratejik konumu tarihsel birliğin yarattığı etnik ve tenitoryal (bölgesel) aidiyetlikle birleştiren rejim, sürekli olarak dış tehdit algısı/korkusunu diri tutarak kendisine bağlı nüfus oranını artırmaktadır.

Kısaca bu çerçevede özetleyebileceğimiz Molla Rejimi’nin güçlü yanları, köklerini saldığı sosyal alandaki kurumsallaşma sonucu ekonomik, siyasal, askeri gücünü sürekli pekiştirebiliyor. Bu döngü sayesinde gösterilerin güçlü etki yaptığı şehirlerde tampon güçleri devreye sokarken, kırsalda genelde zayıf kalan gösterilere dayanarak gücünü bu bölgelerde pekiştirebilmiştir.

Molla Rejimi’nin pek çok zayıf tarafı da bulunuyor. Ruhban sınıfının varlığı ve hakimiyeti bütün toplumsal tabakalarca meşru bulunmuyor. Rejimin varlığı, ataerki ve Ortodoks dini kaidelerle biçimlendiğinden, kadınları sürekli baskılamak zorunda kalıyor; bu cinsiyet kimlikleri alanında gerilimin sürekliliği, 2019’daki yoksulluğa ve yolsuzluğa karşı tepkilerle birleşebildiği gibi 2022 Eylül’ündeki kadın isyanını da yaratabiliyor. Kadınları eve kapatmayı bir türlü “beceremeyen” rejim, Ortadoğu’nun en gelişkin kadın hareketlerinden birisinin bulunduğu İran’da, hem içte hem küresel çapta zor durumda kalmaktadır.

Rejimin diğer zayıf tarafı da, yoksulluğun yaygın oluşudur. Devleti molla ve yandaşları arasında paylaştıran Molla Rejimi, devleti arpalık şeklinde kullandırıp kendisine bağımlı geniş bir nüfus yaratabilmiştir. Bir taraftan zenginleşen azınlık, bir taraftan yoksullaşan çoğunluk rejimin sık sık protestolarla sarsılmasını sağlayabiliyor. Rejim içerisinde, devletteki yolsuzluklardan rahatsız olan reformist bir kesimin sesi de bazen daha yüksek çıktığında yolsuzluk protestoları yoksulluk protestolarıyla birleşip güçlenebiliyor.

Molla Rejimi, dini ve etnik kimliğe dayalı devleti yapılaştırdığı için farklı dinsel ve etnik kimliklere ayrımcılık uygulayabiliyor. Özellikle Beluci, Sünni Arap, Sünni Türkmen ve Sünni Kürtlere yönelik ayrımcılık uygulayan rejim, Şii-İmamiye mezhebini devletin meşruiyeti ve politik-sosyal bağların merkezine yerleştirdiği için her teokratik rejimin yaşadığı zayıflığı ve kırılganlığı yaşıyor. Molla Rejimi, bu zayıflık ve kırılganlığı, bu etnik-dini kesimler arasında denge politikası giderek, gevşetme-sıkma düzlemiyle nötralize etmeye çalışıyor. Yanısıra farklı etnisiteye ama aynı dinsel kimliğe sahip Azeri-Şii gibi kesimlere geniş özerklik sağlayarak hem devlete bağlı kılıyor hem de diğer etnik kimliklerle bağını zayıflatıyor.

Nüfusun yaklaşık % 25’ini oluşturan Azerilerin büyük kısmını bu sayede devlete bağlı kılan Molla Rejimi, dinsel kimliğin sosyal, ekonomik ve siyasal alanlardaki etkinliğini en geniş şekilde ve eşgüdümlü kullanma becerisine sahip. Ancak Kürtlerin öteki parçalardaki Kürtlerle birleşerek daha güçlü politik birlik/güç oluşturabilmesi, Arapların Arap devletlerinden destek alabilmesi, Belucilerin Pakistan Belucileriyle olan sosyal bağlarının gücü, rejimin zayıf yanlarını oluşturuyor.

Devletin arpalığa dönüştürülerek akraba, cemaat, yandaşlara bölüştürülmesi, devletin toplumsal bağlarının zayıflatılması anlamına geldiğinden, bu rejimin ve zayıf taraflarından birisini oluşturuyor. Bu zayıflığı içteki ve dıştaki pek çok kurumla ve ilişkiyle azaltsa da, kronikleşmiş olan bu sorun, temelleri gittikçe çürüyen bir devletin varlığını ortadan kaldırmıyor. Bu zayıflık, kadın isyanında olduğu gibi rejimin ciddi şekilde sarsılmasına sebep olabiliyor.

Molla Rejimi, iktidarın gücü ve nimetlerini kullanarak varlığını sürdürdüğünden çok uzun ömürlü görünmüyor. Sosyal alanı denetleyerek elde ettiği politik gücü, sınıfsal, cinsel, etnik, dinsel ayrımcılıkları süreklileştirerek zayıflatan rejim, sosyal alan ve yerel yönetimlerde muhalefetin güçlenmesiyle daha fazla zayıflayabilecektir.

ŞİÖ’ye üye olarak dış desteğini artıran ve S. Arabistan Devleti’yle barışarak bölgesel gerilimi azaltan Molla Rejimi, iç gerilimleri azaltmada hala istediği başarıyı yakalayamadı. Bu da politik gücünün zayıflara eğilimini korumasına sebep olarak İranlıların devletle bağının zayıflamasına ve rejimin meşruiyetinin yıpranmasını sağlayabilmektedir.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu