Güncel

Tayyip Kahraman İlan Ettiği Polise Güvenmiyor

Gezi İsyanı esnasında, halka karşı sınırsız şiddet uygulayan, beş halk evladının ölümüne, onlarcasının sakat kalmasına, binlercesinin yaralanmasına neden olan polis hakkında Tayyip ne demişti hatırlayalım; “Polisler birer kahramandır”, “Destan yazdılar”.

Polis şiddetine her fırsatta öven Tayyip’in aslında o kahramanlarına pek de güvenmediği anlaşıldı. Başbakanlık güvenlik personelinin emniyetten alınarak MİT’e devredilmesi için harekete geçti.

Tayyip’in polise güvensizliği yeni değil ama. Bir süre önce Tayyip’in çalışma ofisinde, ortam dinlemesi yapma özelliğindeki cihazlar “bulunmuştu”. Burjuva siyaset dünyasının pek yabancısı olmadığı, karşılıklı klik çatışmalarında yaygın kullanılmasına karşı tarafı tasfiye etme yöntemlerinden Tayyip’te payına düşeni almıştır. Çalışma ofisinde bulunan böceklerle ilgili soruşturmanın emniyete değil MİT’e yaptırılması, beraberinde Başbakanlık koruma personelinin bir bütün olarak değiştirilmesi, Tayyip’in polis teşkilatına pek güvenmediğini ortaya sermiştir. Mevcut güvenlik personelinin yerine, dönemin Başbakanı Erbakan’ın koruma polislerinin bir bütün olarak iş başına getirilmesi güvensizliği boyutunu da açığa çıkarıyor. Erbakan 28 Şubat sürecinde egemen Kemalist bürokrasi tarafından -emperyalistlerin eliyle – tasfiye edilirken Gülen Cemaati din kardeşi Erbakan’ı değil Kemalist kliği desteklemişti. Tayyip’in güvenliğinin emniyetten yavaş yavaş “güvenilir” MİT’e geçirilmesi çalışmaların başlaması gerçekleştirilmiştir.

Polis teşkilatı içindeki konumu itibariyle, polise güvenmemek AKP’yi hükümete taşıyan güçlerden biri olan Fettullahcı Cemaate güvenmemek anlamına geliyor. Kolluk kuvvetleri içinde derinleşmesine kökleri olan cemaatin, AKP’nin hükümete gelmesi sonrası, gücünü daha da arttığı bilinen bir gerçek. AKP hükümetinin iktidar çatışmasında devlet bürokrasisinin yapı taşlarını oluşturan Kemalist kliği geriletmede, sindirilerek belli oranda denetim altına alınmasında Cemaatin azımsanmayacak oranda payı vardır.

AKP’nin belli güç dengeleri üzerinde kurduğu, Gülen Cemaatinin de bu güçlerden biri olduğu bilinmektedir. Esasen AKP Milli Görüş’ten, liberallerden ve cemaatlerden (bunların içerisinde en güçlüsü F. Gülen’dir) oluşan bir koalisyondur. Hükümet olmanın getirdiği imkânları paylaşamıyor pastadan pay alamadan başlayacak bir çıkar çatışmasına sahne oluyordu AKP. Ekonomi ve siyasi çıkarların üzerinden yükselen ve AKP’nin gerilemesine paralel olarak gittikçe daha keskinleşen bu çatışmada Gülenciler kılıçları çekmiş durumda.

AKP ile Cemaat arasında yaşanan çatışmalar derinden yüzeye çıkmış açıktan yapılır olmuştur. İktidar krizi derinleştikçe, beyaz güçler arasındaki çatışmalarda gizlenmeyecek boyuta ulaşarak alenileşir. İyiden iyiye gün yüzüne çıkan cemaat çatışması siyasal krizin Türkiye’de derinleştiğine dair bir veridir.

Her ittifakta olduğu gibi klikler iktidardan daha fazla nemalanabilmek için kendi içlerinde de kıyasıya bir savaş verirler. 11 yıl önce hükümete gelen AKP’nin kendi öz kadrolarının, yetişmiş insan ve sermaye gücünün yeterli oranda olmaması, iktidar savaşlarında tasfiye edilen Kemalist kadroların yerine ister istemez Cemaat menşeli kadroların getirilmesi o günün koşullarında AKP için zorunluluktu. Aradan 11 yıl içerisinde AKP hükümeti kendi kadrolarını oluşturdukça, devlet bürokrasisi ve sermaye alanında kendilerini yer açmak için bu defa, Cemaat kadrolarının tasfiye edilmesi gerekliliği ortaya çıktı. Cemaatçilerin yaşanan tasfiyeye ayak diremeleri, çatışmaların açıktan yapılmasına da yol açmıştır. Elbette yaşanan çatışma tek boyutlu AKP kadrolarına devlet bürokrasisinde yer açmaktan kaynaklanmıyor. Çatışmayı sadece tek bir neden bağlamak kesinlikle yanlıştır. Çatışmaların birçok nedeni var. Gücü elinde bulundurma, iktidar olanaklarından daha fazla yararlanma, emperyalist efendileri içerisinde asıl dayandıkları güçlerin çıkarlarına uygun hareket etme gibi nedenleri çatışmanın başlıca konuları arasına koyabiliriz.

Çatışmaların aldığı boyut önemlidir. Birbirlerine karşı ciddi güvensizlik, karşılıklı aleni yürütülen yıpratma faaliyetleri, Tayyip’in güvenlik sorununa kadar sıçramıştır. Kahraman ilan ettiği polislere güvenmemek, güvenliğini polisten alarak MİT’e devretmek aynı zamanda burjuva siyasetinin nedenli ikiyüzlü, çirkef olduğunu da açığa vurmaktadır.

Halka karşı sömürüde, zulümde, şiddet de kol kola olanlar, konu kendi çıkarları olduğu zaman ters düşerek ayrışa biliyor birbirlerinin mezarını kazabiliyorlar. “yaşanan tasfiyeden rahatsız olan Gülen direk Tayyip’e aracı göndererek tasfiyenin durdurulmasını istemiş, Gülen’in talebi Tayyip tarafından karşılık bulmadığı için de meşhur 11 maddelik bildiri Cemaat tarafından yayınlanmıştır.” Emniyet ve bazı üst düzey bürokrasi içerisinde Cemaatçi diye bilinen kadroların merkez alınması, başka yerlere gönderilmesi kazılan mezarları anlatır. Gazeteci Nazlı Ilıcak’ın konuyla ilgili yorumu dikkat çekicidir.

Cemaatin siyasi hasımlarını ortadan kaldırmak, bertaraf etmek için kullandığı yöntem biliniyor. Moda tabir ile söyleyecek olursak böcek yerleştirme, gizli kamera marifetiyle şantaj konusu olabilecek görüntüler elde etmek, bunların deşifre edilerek medyaya servis edilmesi bu yöntemden bazılarıdır. Birkaç yıldır birçok burjuva siyasetçi bu kirli yöntemin kullanılmasıyla tasfiye edildi, susturuldu. Tayyip bu işlerin kimler eliyle yapıldığını çok iyi bilmesi nedeniyle kahramanlarını” yakın çevresinden uzaklaştırmak istiyor. Korku dağları büyüdüğü Tayyip sırtlarını sıvazlayıp halkın üzerine saldırdıkların bile korku nedenin oluyor. Hançerler üfürülüyor Tayyip, bunlardan kurtula bilirsin, peki halkın öfkesinden, Gezi İsyanı’yla ayağa kalkıp görünen ve tir tir titremenize yeten o büyük öfkeden nasıl kurtulacaksın(ız).

(Bir ÖG okuru)

 

 

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu