Makaleler

TC’nin Kredi Notu Arttı Daha fazla sömürü ve talan: Aferin

Mayıs ayı ortasında uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s Mayıs ayı içerisinde Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılamaz (Ba 1) seviyesinden, ortanın altı (Baa 3) seviyesine çıkardı. TC’nin ekonomisinden sorumlu tüm simalar ve patronlar bir bayram havası estirdi. “Sermaye yatırımı olacak”, “uluslararası finansa erişim kolaylaşacak”, “büyüme istikrarlı olacak”, “borçlanma gücünü azaltacak” gibi ifadelerle not artışının nimetleri sıralandı. Davulun sesi uzaktan hoş gelir. Burjuva ekonomistleri dahi bu not artışına “bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü” şüphesiyle yaklaştı.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları (Fitch, Moody’s ve Standart and Poor’s) emperyalist sermayenin yarı-sömürge ve bağımlı kapitalist ülkelerin hangisinde azami kâr ve artı-değer sömürüsünü en yüksek oranda sorunsuz ve güvenceli gerçekleştireceğini değerlendiren ve belirleyen kuruluşlardır. TC’nin notunun artırılması da emperyalist sermayenin Türkiye’ye daha fazla kâr ve artı-değer sömürüsü için geleceği anlamına geliyor. Dünya ticaret ağı içinde hemen her ülkenin bir kredi notu var. En iyi, iyi, orta, ortanın altı, yatırım yapılamaz, spekülatif, önemli derecede spekülatif, şiddetli, risk aşırı spekülatif şeklinde ülkelere notlar veriliyor. Notların artışı ya da düşüşü ülkelerin ekonomik, siyasal ve sosyal durumuna göre belirleniyor. Bir ülkedeki siyasi atmosfer ya da sosyal çalkalanmalar kredi notunun derecesinde etkili oluyor. Temel kıstas, emperyalist sermayenin kâr oranının artışı ya da azalacak olmasıdır. Not derecesi yükseldikçe sermaye akışı, düştükçe de sermaye çıkışı yaşanıyor. Kredi kuruluşlarının ve notlarının amacı budur.

Moody’s’in, TC’nin kredi notunu arttırması, TC devletinin ekonomik başarısı değildir. Ekonomide iyiye doğru bir gidişat söz konusu değildir. 3. havaalanı, Galataport ve nükleer santral ihaleleri iyiye gidişin değil ülkenin emperyalist sermaye ve komprador sermayeye bağımlılığının göstergesidir. Tam tersine ekonomide kötü gidiş devam ediyor. 2012 yılı büyüme hızı  (% 2.2), 2011 yılına göre yüzde 6.6 oranında; 2012 sanayi üretimi (% 2) 2011 yılı sanayi üretimine (% 9.4) göre yüzde 7.4 oranında düşmüş, 2012 yılı bütçe açığı da yüzde bir oranında artmıştır. Bu kötü gidişat 2013 yılı ilk üç ayının sanayi ve imalat üretimine yansıyarak geçen yılın ilk üç ayına göre düşme yaşandı. Ekonominin temel bileşenlerindeki düşüşe rağmen Moody’s’in not artışı yapması kuşkusuz ki siyasi bir karardır.

Adına “barış” ya da “çözüm” denilen süreçle birlikte PKK gerillalarının sınır dışına çekilmesi hem emperyalist sermaye hem de Türk sermayesi için, T. Kürdistanı’ndaki maden, enerji ve tarımsal kaynaklarda yoğunlaşma olanağı doğurdu. 2013 yılı başlarından itibaren Türk sermayesi Amed merkezli Kürdistan’da yoğunlaşırken, emperyalist sermaye de pek geri kalmıyordu. Güven ortamının pekişmesi beklenirken Moody’s’in not artışı emperyalist sermaye açısından T. Kürdistanı’nda yoğunlaşmasının güvencesidir. Dolayısıyla T. Kürdistanı emperyalist sermaye için daha fazla kâr, artı-değer üretim ve ucuz emek alanıdır artık. Ekonomiden sorumlu simaların “sermaye yatırımı olacak” demesi boşuna değildir. Moody’s’in not artışının hikayesi budur.

Kredi kuruluşlarının not artışları, not artışı yapılan ülkelerin menfaatine değildir. Yarı-sömürge ve bağımlı kapitalist ülkelerin emperyalist sermayenin sömürüsü ve talanına açık olduğunun ilanıdır. Emperyalist sermaye akışının ekonomide yarattığı etki saman alevidir, nitekim 2011 yılında toplam 10.010 milyon dolar emperyalist sermaye girişinin etkisiyle TC ekonomisi yüzde 8.8’lik büyüme yakalamış fakat 2012 yılında emperyalist sermaye çıkışının da etkisiyle ekonomi resmi rakamlara göre sadece yüzde 2.2 oranında bir büyüme sağladı. Dolayısıyla, not artışları istikrarlı bir büyüme değil istikrarsızlık yaratıyor. Kriz yaratıyor.

Kısacası Moody’s’in not artırması emekçi halkımızın değil emperyalist sermayenin çıkarınadır. Devlet erkanının sevinci de bunadır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu