GüncelMakaleler

MAKALE | Erdoğan Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne!

Bir yılı daha geride bırakırken ağır suç ve insan hakları ihlalleri, savaş suçları kabarık suç dosyaları ile insanlığın başına bela olan Erdoğan rejimi on altı yılını doldurmak üzeredir

Bir yılı daha geride bırakırken ağır suç ve insan hakları ihlalleri, savaş suçları kabarık suç dosyaları ile insanlığın başına bela olan Erdoğan rejimi on altı yılını doldurmak üzeredir.

Bu konumu ile insanlığa karşı işlediği ağır suçlardan ötürü Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından yargılanması gereken Erdoğan’ın yeni bir yılda diktatörlüğünü sürdürmeye artık kimsenin tahammülü kalmamıştır. Toplumun bütün kesimlerinden gazeteciden akademisyene, öğrencisinden memuruna, işçisinden köylüsüne kadar cezaevine girmeyen kalmamıştır. Cezaevleri 12 Eylül’ü de geride bırakarak doluluk bakımından en yüksek dönemini yaşarken birçok ilde yeni cezaevleri inşasına başlanmıştır.

Erdoğan rejiminden yurt dışına kaçarak iltica talebinde bulunan akademisyen, gazeteci, yurtsever sayısı her geçen gün daha çok artarken, Avrupa’da artık faşizmden kaçan insanlar havaalanında toplu olarak bekletilmektedir. Durum işte bu kadar vahimdir. Bu gidişata DUR demek, aynı zamanda 2019 yılında Erdoğan’ın UCM’de yargılanması için kampanyalar örgütlemenin, yurt dışında göçmen olarak yaşayan herkesin Türkiye’de işçi-emekçi ve baskı altında yaşayan herkese karşı insani, vicdani sorumlulukları arasındadır.

Yasama, Yürütme ve Yargı’ya, TSK’dan MİT’e kadar bütün taşları yerinden oynatarak ülkede diktatör olan Erdoğan, 12 Eylül AFC’sını kat be kat aşarak geride bırakmıştır. Demokrasi, insan hakları, hukuk yok sayılarak darbe yapılmış, 2023’te İslam Cumhuriyeti geçişine ramak kalmıştır. Adolf Hitler de iktidarı ele geçirebilmek için hile, entrika ve kirli oyunlar gibi bütün yöntemleri kullanırken, sonunda dünyayı bir felakete götürmüş, II. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonunda 20 milyon insan hayatını kaybetmiştir. Erdoğan da iktidarda kalabilmek için, bütün kirli oyunları milyonlarca insanın ölümü pahasına oynamaktadır.

Kabarık suç dosyalarından bazıları ve en önemlileri…

Sahte gözyaşları ile Cumartesi Annelerine saldırı

Zaman zaman ekranlarda ağlamaklı olarak gördüğümüz Erdoğan’ın duygu sömürüsü yapma konusunda ne kadar maharetli olduğunu öğrenmiş olduk. Filistin halkının acılarını iç politikada ustaca kullanırken, İsrail çıkarlarını en çok kendisinin koruduğuna defaatle şahit olduk. Aynı Erdoğan Cumartesi Anneleri’nin sözde acılarını paylaşıp, bir grup anneyi ağırlarken, özellikle Berfo Ana’ya oğlunun katilleri ile mezarının bulunacağı sözünü vermiş, onunla birlikte ağlamıştı. Ama hayat bu gözyaşlarının sahte gözyaşları olduğunu gösterdi.

İşkencelerin, yargısız infazların, gözaltında kayıpların sorumlularının bulunmasını; mezar yerleri belli olmayan, halen nasıl ve ne şekilde öldükleri belirsiz bırakılan evlatlarının ziyaret edecekleri bir mezarı olmasını isteyen Cumartesi Anneleri’nin 1995’ten bu yana sürdürdükleri eylem 700. Haftasında, yine Erdoğan’ın emriyle saldırıya uğradı.

2011-Roboski; kapanmayan yara

1943’te Wan’ın Özalp ilçesinde kaçakçılık iddiasıyla tutuklanan 33 yoksul Kürt köylüsü, İran sınırına götürülerek kurşuna dizilmiş, katliam ancak 4 sene sonra açığa çıkarılabilmiş, katliamcı Orgeneral Mustafa Muğlalı göstermelik olarak yargılanmanın ardından ödüllendirilerek adı bir kışlaya verilmişti. Erdoğan bu geleneği de devralmış, bu katliamdan 68 yıl sonra bu kez Şirnex-Roboski’de F-16’larla bombalanarak katledildi. Halen fiilen bu katliamı kimin işlediği açığa çıkarılmazken Erdoğan, yılbaşı kutlamaları eşliğinde alaylı bir şekilde “Ne yapalım, nerden bilelim” diyerek katliamın üzeirni örteceklerinin mesajını ta ilk günden vermişti. Keza sözde yürütülen soruşturmalar takipsizlikle sonuçlanırken dönemin hava kuvvetleri komutanı başarı madalyası ile ödüllendirildi.

2013-Erdoğan: “Paraları sıfırlayın!”

16 yıldır iktidarda saraylı, özel uçaklı, altın varaklı lüks ve gösterişli hayatları ile dikkatleri üzerinde toplayan Erdoğan ailesinin bu zenginliğinin ve servetin kaynağı şüphelidir. Kendisi dünyanın en zengin 7 kişisi arasında bulunmaktadır. Bu zenginlik kuşkuludur. Bu onun kaydedilen konuşmalarından da anlaşılmaktadır. 2013 yılının 17-25 Aralık operasyonları sırasında açığa çıkan belge ve tapelerle Erdoğan’ın çocukları başta olmak üzere dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış ve bakan çocukları, Ali Ağaoğlu ve türevi patronlar, HalkBank Genel Müdürü Süleyman Aslan vb. hakkında gözaltı kararı çıkarıldı. Açığa çıkan belge ve tapelerle TC hükümetinin en tepesinden başlanarak nasıl bir yolsuzluk cenderesi içerisinde oldukları halka açıktan teşhir oldu.

Erdoğan’ın oğlundan defalarca isteyip de Bilal oğlanın anlamadığı “paraları sıfırlayın” talimatı ile hatırlanan bu operasyonun ardından tüm soruşturmalar kapatılmış, açığa çıkan pisliklerin üzeri örtülmüş ve “hukuk devleti” için çoktan sela okunmuştu.

2013-Erdoğan halen Gezi İsyanı korkusu ile yaşıyor

15-16 Haziran Büyük İşçi direnişinden sonra, iktidara karşı en büyük toplumsal hareket olarak kendini gösteren Gezi İsyanı aradan 5 yıl geçmiş olmasına rağmen, hem güncelliğini koruyor hem de Erdoğan’ın rüyalarını kaçırıyor. Erdoğan rejiminin diktatör yönetimine karşı bir ayaklanma gösterisi olan bu isyan; yaşam alanlarını her geçen gün daraltan, beton yığını haline getiren, rant haline dönüştüren sisteme karşı toplumun bütün kesimlerinin birlik ve beraberlik, kardeşlik içerisinde yeni bir yaşam örgütleme mücadelesinde, ülkenin dört bir yanını saran bir dalgaydı. Erdoğan’ın korkusunun sebebi budur.

Bu isyan sırasında polis saldırısı ile 15 yaşındaki Berkin Elvan’dan İsmail Korkmaz’a, Ethem Sarısülük’ten Mehmet Ayvalıtaş’a… 15 kişi katledilmiş, sayısız insan yaralanırken 36 kişi ise polis fişeği ile gözlerini kaybetmişti. Tüm bu saldırıların altında kendi emri olduğunu açıkça ifade eden Erdoğan bu dönemdeki tüm ölüm ve yaralamalardan sorumlu olarak tarihe geçmiştir. Keza o

dönem Erdoğan ayrıca katil polisler için “polisimiz destan yazdı”, “dmri ben verdim” gibi ifadeler kullanmıştı.

Aradan bunca yıl geçmesine rağmen o korkuyu atamamış olacak ki, bugün komplolar, tetikçi yazarlar, troller ile akademisyenler hedef gösterilerek tutuklama operasyonlarının talimatı vermektedir. Yalandan beslenen yandaş medya ile Gezi direnişçileri itibarsızlaştırmak istenmekte, yeni bir direniş dalgası için gözdağı verilmeye çalışılmaktadır. Korkunun ecele faydası yok!

2014-Kobane düşmedi, düşmeyecek!

İşçi ve kadın ölümlerinin en çok yaşandığı Erdoğan rejiminde 301 madenciye mezar olan Soma faciasından yeni yapılan bugüne kadar ne kadar işçinin öldüğü gizlenen İstanbul havaalanı işçilerinin mücadelesinin bastırılmasına, şeriat kanunları ve kanun koyucusu cahil takımı ile halkın yaşamının zorlaştırılmasına kadar tüm projelerde parmağı vardır bu diktatörün… Ancak şunu da eklemek gerekir ki, bu diktatör yalnızca kendi ülkesi ile sınırlı kalmamış, zalimliğini başka sınırlara da taşımıştır.

Halen bugün BM tarafından tanınmaya devam edilen Suriye topraklarında savaş çıkarmak, yasal hükümeti devirmeye çalışmak gibi ağır suçlar işlemeye devam eden Erdoğan’ın kara kutusu Hakan Fidan’ın basına yansıyan tapelerinde “ben öbür tarafa dört tane adam gönderirim, sekiz tane boş alana füze attırırım, o gerekçe üretilir” dediği uzak bir zamanda yaşanmamıştır. DAİŞ destekçiliği her geçen gün daha da tescillenen Erdoğan ve baş adamı Hakan Fidan’ın DAİŞ’i kast ederek “Onlara iki bine yakın TIR gönderdik” sözleri hala akıllardadır.

Keza Kürt halkı başta olmak üzere Arabından Süryanisine, Ezidisine dek Ortadoğu coğrafyasında zulme uğrayanların, Türkiyeli devrimcilerin ve dünyanın çeşitli bölgelerinden enternasyonalistlerin tarih yazdığı Kobanê’de direnişin DAİŞ katil ve çeteleri karşısında zaman zaman gerilemesini “Kobanê ha düştü, ha düşecek” sözleri ile sevinç içerisinde karşılayan Erdoğan hayal kırıklığına uğramış, ancak savaş suçlarına hem Kobanê’deki suçları hem de bu sözleri nedeniyle sokaklara dökülen halktan onlarca kişinin katledilmesi suçunu eklemiştir.

2014-Türkiye’den DAİŞ’e taşınan silahlar

Bir ihbar üzerine, Adana’da yapılan yol kontrollerinde DAİŞ’e gönderilen silah, mühimmat ile patlayıcılar yakalandı. TIR’larda yapılan kontrollerde içerisinde “Suriye’de Türkmen kardeşlerimize gönderilmek üzere yardım malzemeleri, ilaç, yiyecek” olduğu söylenmesine rağmen askeri malzemeler bulunmuştu. Bunu haber yapan gazeteler, yazarlar ağır hapis ile cezalandırıldı. “Vatana ihanet” suçlamaları ile karşı karşıya kaldılar.

Erdoğan gazeteci Can Dündar’ı tehdit ederek “öyle bırakmam onu, ağır bedel ödeyecek” diye tehdit ettikten sonra tutuklattı. Can Dündar şartlı salıverilince yurt dışına çıkarak Almanya’ya sığınma talebinde bulundu, ancak Erdoğan’ın hedefi olmaktan kurtulamadı. Diğer yandan bugün hala ülke sınırları içerisinde Erdoğan rejiminin zulmünü

haberleştiren, gazetecilik mücadelesi veren yüzlerce gazeteci üzerinde yargı adeta bir kılış gibi sallanıyor, yine yüzlerce gazeteci tutsak bulunuyor.

2015-MGK: “Taş üstünde taş, baş üstünde baş kalmayacak!”

Ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı Şırnak, Cizre, Silopi ve Sur’da MGK’da alınan sıkıyönetim kararları hayata geçirildi. En uzun sokağa çıkma yasakları ile halk aylarca en doğal ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelirken, TSK ağır top atışları ile şehirleri haritadan silmeye çalıştı. Yüzbinlerce insan evlerini terk edip başka şehirlere göç etmek zorunda bırakıldı, saldırılarda katledilen insanların yanı sıra bodrum katlarına sığınan yüzlerce insan diri diri ateşe verilerek öldürüldü.

Dönemin II. Ordu Komutanı tarafından oluşturulan JÖH-PÖH gibi paramiliter birlikler kanun, kural tanımadılar. Erdoğan’a bağlılıklarını fotoğraflamakta, video görüntüleri ile zerre çekinmeyen bu katil sürüsü, sosyal medyada cinsiyetçi, ırkçı ve halk düşmanı bir dizi paylaşımlar yaptılar.

Bu paylaşımları yapmaktan çekinmedikleri gibi kundaktaki Miray bebekten yaşlı analara kadar Kürt halkını katletmekten de zerre çekinmediler. Cenazeleri günlerce sokakta kalırken, halk kimi yerlerde cenazelerini derin dondurucuda saklamak zorunda bırakıldı. Yıkılan evler yerine TOKİ’ye rant alanı açan Erdoğan rejiminde bu kanlı günlerde katledilen insanların cenazelerinin bir kısmı bugün dahi ailelerine teslim edilmiyor, hem cenazelere hem de insanlara işkence bu şekilde sürdürülüyor. Kimi yerlerde de cenazeler TOKİ inşaatlarında inşaat atıkları eşliğinde Fırat nehrine atılarak halkın acısına acı ekleniyor.

2017- DAİŞ’in hamisi Erdoğan…

Suriye’de 2011 yılından bu yana Esad’ı iktidardan alaşağı etme savaşında bilanço her gün ağırlaşmaktadır. En az yarım milyon insanın katledildiği ve ülke nüfusunun en az yarısının da iltica etmek zorunda kaldığı Suriye iç savaşında yıkımın boyutu paha biçilmez boyuttadır. Suriye üzerinden görülen tablo egemenlerin Ortadoğu’yu yeniden ve kanla dizayn etme çabasında olduğu ve bu konuda kanlı diktatörlerden biri olan Erdoğan’a da görev verdikleri açıktır. Esad rejiminin devrilip yerine İslam rejimi kurma görevi kendisine verilen Erdoğan, aynı zamanda bunun için DAİŞ çetelerinin Suriye’ye yerleştirilmesi, eğitim alıp yetiştirilmesi, ihtiyaçlarının karşılanması gibi önemli konularda da üslendiği görevleri yerine getirmeye çalışmıştır.

İlk yıllarda Türkiye’de, dünyada Erdoğan’ın dolayısıyla TC devletinin DAİŞ bağlantıları ve desteği tartışılırken artık bugün her şey ortaya çıkmış, bu tartışma kapanmıştır. Bugün artık Erdoğan DAİŞ’in hamisi durumundadır. Yedi yıldır devam eden yıkım, göç, başka ülkenin topraklarını işgal etme, doğal zenginlik kaynaklarını talan edip çalma, katliam, tecavüz, yağma gibi suçlar Erdoğan’ın başını daha çok ağrıtacaktır. İnsanlığa karşı işlenen savaş suçlarının yeni dönemde savaşın bitirilip, çözüm arayışları, anayasanın yeniden yazılması gibi konular tartışılırken, her kim suç işlemişse payına düşeni alacaktır. I.

Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrasında Türkiye’yi savaşa sokmak, Ermeni soykırımından yargılanan İttihatçılar gibi, II. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrası yargılanan savaş suçluları Naziler gibi Erdoğan’ın da yargılanması kaçınılmazdır.

2018-Kıbrıs’tan sonra Suriye’de işgal altında

Dünya egemenliği savaşında Rusya ile ABD arasındaki çelişkilerden faydalanarak Rusya ile ABD arasında gidip gelen TC bu oyunda yolun sonuna geldi. 2019 bu anlamda iplerin kopacağı yıl olarak görünmektedir. ABD’ye karşı oluşturulan İran, Rusya, TC blokunda, Tahran’da yapılan zirvede artık kartlar açık oynanırken TC devleti, DAİŞ ve El-Nusra gibi terörist örgütleri temsilen bu toplantıda olduğunu ifade etmiştir. Terör örgütlerinin ikna edilmesi, silahların bırakılması gibi görevleri Erdoğan üstlenmiştir. Ateşkes, önerisinin ardından İdlib’de son vuruş ile imha edilecek olan cihatçıların bir süre daha imhasını engellemiş olan Erdoğan, bu şekilde zaman kazanmaya çalışmıştır. Amaç besleyip, büyüttüğü cihatçılar ile Fırat’ın doğusunda Kürt soykırımı planını hayata geçirmek olduğu şimdiden bellidir.

Türkiye’nin Suriye politikası çökerken, Rusya’nın desteği ile Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı operasyonları her ne kadar inkar etseler de komşu ülkenin topraklarında her ne kadar inkar etseler de gözü olduğu ortaya çıkmıştır. Kıbrıs’ı işgal eden devlet o gün bugündür halen Kıbrıs’tan çıkmamış, işgalini burada sürdürmektedir. Suriye iç savaşı vesilesiyle girdiği topraklardan da aynı şekilde çıkmama planları yapan devlet Efrin, İdlib, El-Bab, Azez gibi bölgeleri de şimdiden kendi sınırları içerinde görmekte ve burada bu şekilde bir yönetim şekli kurmaktadır.

Terörist Erdoğan!

Adil, demokratik yapılacak her seçimde oylarını yükselterek belediyelerde ve parlamentoda bir güç haline gelecek olan Kürt, Türk, Ermeni, Alevi, Sünni… ortak buluşma noktası haline gelen HDP’yi engellemek, tasfiye etmek için karar verilmiştir. Halen “Seni başkan yaptırmayacağız” sendromu ile yaşayan Erdoğan, 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin gözle görülür yükselişini engellemek için DAİŞ’i devreye sokarak Türkiye’yi kaos ile rehin alma politikasını gündeme koydu. Önce Suruç ardından Ankara Garı katliamını örgütleyerek 250’ye yakın insanımızın ölümüne, yüzlerce yaralı ve sakat kalan bombalı saldırılar planladı. Başkanlık sistemi ile diktatörlüğe geçip “Reis” olan Erdoğan bu katliamlar yaşanmadan önce “400 milletvekili verin, ülke kaosa girmesin” şeklinde sözler sarf ederek bu konuda planları olduğunu baştan söylemiş oldu.

PKK lideri Öcalan’dan sonra HDP eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile 12 vekil rehin alınarak Kürt halkının sesi kesilmek istenmiştir. Altına imza attığı AİHM sözleşmesi rafa kaldırılarak 2019 Mart seçimleri için “HDP yine kazanırsa kayyum gerçekleşir” diyerek açıktan tehdit etmiştir. DAİŞ ile bağlantıları ortaya çıkan Erdoğan’ın askeri ve tıbbi yardımlarının karşılığında

petrol ticareti yaparak iktidarını sürdürmüştür. Ortaya çıkan yazışmalar, uzaydan çekilen fotoğraflar, konvoyların Ruslar tarafından vurulup BM’e suç duyurusunda bulunduğu günler unutulmadı. Bunlar çok ağır suç ve cezayı gerektirirken Erdoğan’ın başını ağrıtacak delillerdir.

Her bir krizi fırsata dönüştürmeyi politika haline getiren Erdoğan’ın yüzü 15 Temmuz ve Kaşıkçı cinayeti ile mülteci krizinde ortaya çıkmıştır. Kredi muslukları kapanınca, AB ülkelerinden gelen mültecilerin yardımına göz diken Erdoğan “sınırları açmakla” AB ülkelerine şantaj yapma gereği duymuştur. Daha da ileri giderek bir merkezden yönlendirildikleri ve gönderildikleri belli olan çetelerin Erdoğan’ın her konuşmasının ardından kanlı saldırılarını devreye sokarak Avrupa’yı kana bulamaları, eylemlerin arkasında Erdoğan bağlantısı olduğunu gösterir niteliktedir.

Yargılanacaklar!

Ekonomik kriz dibe vurdukça, Erdoğan rejimin baskıları artarak devam edecektir. Türkiye’de muhaliflerin tutuklanmaları bir yana yurt dışından gelen akademisyen, gazeteci, aydınlar Türkiye’yi güvensiz buldukları için yakalanıp tutuklanma rehin alınma korkusuyla ziyaretlerinden vazgeçmişlerdir. 2019 yılı Erdoğan’ın uykusunu kaçırırken yurtdışında yaşayan emekçiler, göçmenler, insan hakları savunucuları, sığınmacılar olarak yeni yılda Erdoğan’ın UCM’de yargılanması için bütün güçlerimizi birleştirerek, bunu kampanyaya dönüştürme zamanı gelmiştir. Avrupa’yı Erdoğan’a dar etme zamanı gelmiştir.

DAİŞ’liler için “terörist değiller, öfkeli çocuklar” diyen; Erdoğan rejimine görevde kaldığı sürece destek olan, işlediği ağır savaş suçlarına yardımda bulunan dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, Roboski katliamında MGK’yı vurması için uyaran bugünkü Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar; Sur, Cizre, Şırnak ve Silopi’yi haritadan silen dönemin devşirme II. Ordu Komutanı Adem Huduti; itibarsız yeni başbakan Binali Yıldırım, ellerine kan bulaşmış azgın İçişleri Bakanları Efkan Ala, Süleyman Soylu; Erdoğan’ın “benim kara kutum” dediği MİT Müsteşarı Hakan Fidan…’lar eğer yaptıklarının karşılıksız kalacağını düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Tarih önünde muhakkak hesap verecek, yargılanacaklar!

(Bir Özgür Gelecek okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu