Makaleler

VAHŞETİN RESMİ; Sessiz ve Renksiz

Vahşetin resmi çizilir mi? İyinin, güzelin resmini çizmekte ustalar epey zorlanır. Fakat acının ve zorbalığın resmi çok kolay çizilir derler. Kimi zaman renk bile kullanılmaz. Mürekkep kağıdı tamamen ıslatır. Ortaya vahşetin bilinçteki iz düşümü yansır. Sessiz ve renksiz!

O gün güneş erken batmış, ay derin uykuya dalmıştı. Sokak lambaları bir türlü yanmamış, evrenin ışıkları loşa çalmıştı. Herkes farkındaydı; bu gece her zamankinden daha sessiz ve renksizdi…

Kimse cesaret edemiyordu sessizliği bozmaya. En iyisi uykuya dalmaktı. Ne de olsa bu gecenin bir sabahı olacaktı…

O da ne! Kapı çalındı gecenin bir yarısı. Kapıyı çalanın usanıp gitmesini bekleyen gözlerle herkes birbirine bakıyordu. Kimse nedenini bilmiyordu fakat kapı açılmamalıydı.

Evet, kapı açılmadı ve ses kesildi. Ama bu kimsede bir rahatlama güdüsü uyandırmadı. Tersine sessizlik artık herkesi daha çok ürkütüyordu. Gece kapıyı çalanı ve kapıyı açmamakla nelere mani olamadıklarını hiçbir zaman öğrenemeyeceklerdi… Öğrenemediler ve hep birlikte suça ortak oldular. Susmak onaylamaktı. Onaylamak masum değildi! Haykırdı gece yarısı. Sokaklar inledi, herkesi titretti. Kulakları sağır edercesine sessiz bir çığlık kopardı inceden. Tarifi tanımlanamayan bir acı belirdi herkeste. Neler oluyordu?

Cadde ortasında boylu boyunca uzanmıştı biri. Yakınlaştıkça uzun saçlarından kadın olduğu anlaşılıyordu. Bir süre sonra üzerine gazete kağıtları serdiler. Her gün gazetelerde çıkan o fotoğraf karesi gözler önündeydi. Belki aralarında daha önce bu sahneyi görmüş olanlar vardı; sadece kendisinin duyabileceği bir ses tonuyla “vah vah” diye.

Belki yumruğunu ve dişini sıkan ama bu cansız bedene yaklaşamayan kadınlar da vardı. Pervasızlar, katiller, insan görünümlü insansızlar yok muydu? “kim bilir ne yapmıştır?” diye “cık cık”layan. Peki ama o kadın orada neden yatıyordu?

Dedik ya; hiçbir zaman öğrenemeyeceklerdi. Neden belirsizdi. Ya da belirtili zincirleme kırımından sadece bir tanesi… Ama sonuç netti; vahşetin resimlerdeki iz düşümü!

“Bugüne değin tarih, insanlığın omzuna birçok dertler yüklemiştir. Her birisi çelişkinin yasasına uygun olarak yeni yeni sonuçlar doğurmuştur. Bunlardan insanın doğa ile buluşma mücadelesini saymazsak ilk dert ‘özel mülkiyet’ ile başladı. Öyle bir dert ki bu; tüm ‘kötülüklerin anası’ mübarek!”

Böyle söylemişti yıllar önce bir filozof… O zamanlar anlamamıştım. Fakat şimdi cadde üzerinde yatan kadın ile “kötülüklerin anası” arasında bir bağ kurabiliyorum… Evet, o kadın birisine ait! Ve sahibi vahşetin resmini çizdi. Bu resme bir de çerçeve gerekecekti. İşte o görevi de tüm şehir birlikte üstlenerek yerine getirdi.

Ve sabah olmuştu artık… Yatağından ani bir sıçrayış ile fırladı bir çocuk. Hemen üstünü giyinip sokağa attı kendini.

Sokak her zamankinden daha kalabalıktı. Sabahın erken saatlerinde dışarı atmıştı herkes kendini. Herkes birbirinin yüzüne bakıyordu. Sanki bir şeyi merak ediyorlarmış gibi… Sessiz ve renksiz! (Malatya Hapishanesi Tutsak Partizan)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu