Emek

Yalanlar medyaya, gerçekler halkın cebine yansıyor

Yapılan araştırmalar arasındaki geniş uçurum, devlet tarafından her ne kadar saklanmaya çalışılsa da işsizlik gerçeği Meclis önünde kendini yakan, Bolu’da belediye önündeki Erdoğan posterini yırtan emekçilerin yaşamında görebiliyoruz. İşsizliğin gün geçtikçe arttığı bu koşullarda güvencesiz işçiliğin geldiği yere dair TÜİK verileri söz söylemezken yapılan araştırmalarda sigortalılık türlerinde oluşan farklılık göz önünde bulundurulduğunda iş güvencesinin geldiği yere görebiliyoruz.

OHAL ilan edileli yaklaşık bir buçuk yıl oldu. Gelişen küresel krizin etkisi hala egemenlerin korkulu rüyası olmaya devam ediyor ve tam da bu nedenle egemen klikler arasında gerçekleşen çatışmaların boyutlandığı 15 Temmuz darbe girişiminin ardından OHAL ilan ediliyor. Ancak OHAL’in hedefi ”FETÖ/PDY” olarak nitelendirilse de OHAL uygulamalarının hedefi başta Kürt ulusu olmak üzere işçi ve emekçileri hedeflemekten geri durmuyor. Öyle ki mevcut iktidar “Biz OHAL’i grevleri engellemek için uzatıyoruz” demekten geri durmuyor. TC devleti, hak taleplerini ötelemek için OHAL’i uzatırken savaşı derinleştirmekten de geri durmayarak tüm bu ekonomik çıkmazların içerisine Efrin’i işgal girişimiyle birlikte ekstra olarak savaş ekonomisini katarak, ekonomik krizi gerekçelendirmeyi hedefliyor. Geçtiğimiz günlerde TÜİK tarafından açıklanan istihdam rakamlarına göre ezilenlerin cebine yansıyanın tersine ekonomik durumun iyiye gittiği kanıtlanmaya çalışılıyor ancak gerçeklerin ezilenlerin cebine yansıyanla aynı olduğunu görmek zor değil.

TÜİK verilerine göre Kasım ayında önceki yıl kasım ayına oranla işsiz sayısı 440 bin kişi azalarak 3 milyon 275 bin kişi olmuş. Verilere göre işsizlik oranının, bir önceki yılın aynı dönemine oranla 1.8 puanlık azalış ile yüzde 10.3’e gerilediği iddia ediliyor. Ancak DİSK-AR verilerine göre geniş tanımlı işsiz sayısının 5 milyon 981’e ulaştığı belirtiliyor. Efrin’e yönelik işgal girişiminin ekonomiye yansımayacağını iddia edenler TÜİK tarafından açıklanan istihdam verilerinin ardından “Allah’ın izniyle yakın zamanda Türkiye’de işsizlik değil çalışacak eleman bulma sorunu yaşanmaya başlayacaktır” demekten geri durmuyor.

Bu konuda yapılan araştırmalar arasındaki geniş uçurum, devlet tarafından her ne kadar saklanmaya çalışılsa da işsizlik gerçeği Meclis önünde kendini yakan, Bolu’da belediye önündeki Erdoğan posterini yırtan emekçilerin yaşamında görebiliyoruz. İşsizliğin gün geçtikçe arttığı bu koşullarda güvencesiz işçiliğin geldiği yere dair TÜİK verileri söz söylemezken yapılan araştırmalarda sigortalılık türlerinde oluşan farklılık göz önünde bulundurulduğunda iş güvencesinin geldiği yere görebiliyoruz.

OHAL sonrası çıkartılan KHK’lar ile birlikte ihraç edilen 112 bin kamu görevlisi kamuda iş güvencesinin geldiği yeri açıklamaya yetiyor. Ancak kamu dışında çalışan işçiler açısından artan taşeronlaşmayla, iş güvencesi anlamında işçilerin kazanımlarını hedefleyenler artan işsizlikle birlikte işçileri güvencesizliğe mahkum etmeye devam ediyor. Tüm bunların yanısıra çeşitli şantiyelerde-atölyelerde işçi ölümleri artarak devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde 3. Havalimanı inşaatı işçilerinin yaptığı açıklamayla 3. Havalimanı inşaatında yaşamını kaybeden işçilerin sayısının 400’e ulaştığı belirtildi. İşçilerin açıklamaya çalıştıkları esasında Gezi İsyanı boyunca doğa katliamı halka teşhirini yaptığımız 3. Havalimanı’nın işçilerin kanı üzerinden yükselmeye devam ettiğidir.

Devletin ekonomiye yaklaşımı daha fazla özelleştirme, daha fazla talan olmaktan öteye gitmiyor. Halktan aldıkları vergilerle oluşturdukları İşsizlik Fonu’nu patronların işçilerin sigorta ve prim ödemelerini karşılaması için harcayacağı ödenek olarak kullanmak için yasa çıkartılıyor. Özelleştirmelerle birlikte patronlara ciddi kar marjı kazandıran iktidar, işsizlik sorununu halktan aldıkları parayı emeklerinin sonucunda halka geri vererek çözeceğini iddia ediyor.

Bugün istihdam oranının geldiği yeri devletin lütfu olarak görenler, işçilerin kazanımlarına yönelik saldırıları göremeyecektir. AKP hükümeti bütünlüklü olarak iş güvencesine, iş güvenliğine, çalışma saatlerine yönelik saldırılarını işsizlik ile güvence altına almaktadır.

İşçiler kanı üzerinde duran ekonomiyi ayakta diye nitelendiren AKP hükümeti bu çıkmazdan çıkamayacağı biledursun işçiler, OHAL uygulamalarına rağmen hak gasplarına karşı mücadeleden geri durmayacaktır. Yaratılmak istenen korku iktidarı, işçi direnişleriyle her geçen gün parçalanmaya devam etmekte ve yeni direnişler yeşermektedir. Halkı aldatmaya çalışanlar bilmelidir ki, gerçekleri yaşamın kendisinde bulmaktan geri durmamaktadır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu