Manşet

YÖK Kaldırılsın, İsyan Büyüsün !

H.Merkezi: YDG, 12 Eylül Askeri Cuntasının emri ile kurulan ve tarihi boyunca öğrenci gençliğin üzerinde adeta terörö estiren YÖK’ün kuruluş yıldönümünde direniş çağrısı yapt.

Açıklamanın tam metni şöyle:

YÖK Kaldırılsın, İsyan Büyüsün !

Üniversitelerin üzerine karabasan gibi çöken Yüksek Öğretim Kurumu’nun kuruluşunun 32. Yılındayız. Halk muhalefetinin üstünden silindir gibi geçen 12 Eylül, üniversitelerde yükselen öğrenci hareketine set çekmek için 6 Kasım 1981’de YÖK’ü kurdu. YÖK’ün kurulmasıyla beraber üniversiteler sistemli bir şekilde egemenlerin zorbalığına tabi tutuldu. Böylece denetim altına alma yönlendirme ve yönetme yetkilerini kullanarak anti- bilimsel, eşit olmayan, baskıcı bir yükseköğretim yaratıldı.

Üniversitelerde iktidarın başını ağrıtan birçok öğrenci ve akademisyenin eğitim-öğretim hakkı gasp edildi. İktidar tarafından üniversitelerde istenilen ilk amaç; halk gençliğinin mücadelesini kırmak ve kendi ideolojik-politik hattına çekmeyi çalışmıştır.

Üniversitelerde gençliğin apolitikleştirilmesinde büyük rol oynayan YÖK; eğitimden daha fazla kâr edebilmek için sermayenin önünü açtı. Birçok özel üniversite açılarak yükseköğretimin endüstriyel işlemesini sağladı. Har(a)çlar adı altında öğrencilerden “cuzî” miktarlarda para toplandı. Üniversitelere giriş sınavı koyarak sömürüyü daha fazla boyutlandırdı.

Öğrencileri “müşteri”, üniversiteleri “işletme” olarak gören bu anlayış kendisini çeyrek asırdan fazla devam ettirmektedir. Üniversitelerde öğrenci muhalefetinin azaldığı bir dönemde 45 ayrı ülkeyle protokol imzalanarak neo-liberal politikalar ışığında Bologna Süreci hayata geçirildi. İnsanların en doğal haklarından biri olan eğitim hakkı çarpıtılarak eğitimin “artık kişisel gelişim, entelektüel bilgi birikimi” olduğunu YÖK ve şürekâsı tarafından açıklanmaktadır.

Son dönemlerde YÖK’ün işlevliği hakkında tartışmalar olmakta birlikte, değiştirilmesi de gündeme gelmektedir. Ne yazık ki öğrencilerin tartıştığı ve istediği gibi bir değişim olmadığını iyi biliyoruz. Bu değişimin egemenler cephesinden üniversitelerin niteliksizleşmesinden kaynaklı YÖK’ün artık sermaye ile üniversiteler arasındaki ilişkileri geliştiren bir konuma çekilmesi onlar için elzem olmuştur.

YÖK’ü misyonunu değiştirmeye yönelik geçen sene YÖK yasa taslağı, disiplin yönetmenliği gibi konular kamuoyuna açıklanarak yürürlüğe konuldu.

Ardından üniversite öğrencilerin ağzına bal çalmak denilebilecek bir hamleyle birinci öğretim har(a)çlarının kaldırılmasıyla beraber eğitimin parasız olduğu lanse edilmiştir. Ancak ikinci öğretim ve açık öğretimlerden yüksek miktarda har(a)çlar alındığını ve eğitimin paralı olması sadece har(a)çlarla sınırlandırılamayacağını da çok iyi bilmekteyiz. Birçok öğrenci halen üniversitelerde kalacak yer ve ulaşım sıkıntısı çekmekte ve ekonomik şartlarından kaynaklı okuyamamaktadır.

Üniversitelerden mezun olan binlerce genç işsiz olarak sokaklarda dolaşmaktadır. İş bulabilenlerin gençlerin ise çoğu güvencesiz ve ucuz iş gücü olarak çalıştırılmaktadır. Geleceğimizin geleceksizleştirilmesiyle bizleri birer meta haline hazırlayan kurumların temsilcisi YÖK’tür.

Eğitimde olan fırsat eşitsizliğini, haksızlı ve baskıya karşı sesini yükseltenlere ise egemenlerin cevabı herkesin aklındandır.

Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim hakkını savunanlara savunanlara yönelik başta Kocaeli, İstanbul, Ankara, Amed vb. diğer illerde bulunan öğrencilere üniversite yönetimleri tarafından soruşturma ve uzaklaştırma cezası verildi.

Halen yüzlerce öğrenci devrim-demokrasi mücadelesi verdikleri için hapishanelerde tutukludur.

Halen Kürtçe’yi ne ders olarak, ne de eğitimimizi Kürtçe olarak alamamaktayız. Hükümetin yaptığı demokratik açılımlar, demokrasi paketleri bizlerin anadil sorununu çözememektedir.

Ve halen bizleri Türk-İslam senteziyle eğitimimize anti-bilimsel bir şekilde devam ettirilmesi demek inançlarımızı yok saymaktır.

Gezi isyanımızla iktidarla olan çatışmamız, bedel ödememiz ve hesap soruşumuz hafızalardan silinemedi. Devleti korkutan bu direnişimiz üniversitelerimizde bulunan potansiyelin ne kadar büyük olduğunu bir kez daha göstermiştir. Önümüzdeki süreçlerde ÖGB’nin yetersiz kalacağın polisin resmi olarak ÖGB’lerin yerine üniversitelerde görev yapması birçok kez dile getirilmiştir.

Biz gençlere yönelik bu ekonomik-sosyal saldırıların hızla arttığı bir dönemde yaşıyoruz. Artık daha fazla birlik olunmalı daha fazla ses çıkartmalıyız. Gezi İsyanında ortaya çıkan faşizme karşı direnişi ruhunu tekrardan yaşatmalıyız.

Biz üniversiteliler olarak şiarımız ise çok nettir; eşit, parasız, bilimsel, ve anadilde eğitimdir. Bu şiarımızı her daim bulunduğumuz her alanda haykıracağız!

Taleplerimizi birkez daha ve daha güçlü haykırmak haykırmalıyız!

-Eğitimin bir bütün olarak eşit ve ücretsiz olması İSTİYORUZ!

-Anadilde eğitimin önünün açılması ve azılıkların inanç özgürlüklerinin sağlanmasını İSTİYORUZ!

-Bilimsel bir akademik eğitimin alınması ve geleceksizleştirmeye yönelik neo-liberal politikların son bulmasını İSTİYORUZ!

-Faşist örgütlenmelerin, ÖGB ve polislerin üniversiteleri terk etmesini ve söz, yetki, kararın biz öğrencilere verilmesini İSTİYORUZ!

Bu şiarımızın ve taleplerimizin önünde duran engellerin temsilcisi ise yine YÖK’tür!

Geleceğimizi kazanmak için YÖK’ün kuruluş yıl dönemi olan 6 Kasım’da Gezi ruhuyla hesap soralım! Alanlarımızda YÖK protestolarının örgütleyicisi ve aktifleyicisi olalım, üniversitelerde bulunan tüm öğrenci halk gençliğini kapsayıcı bir şekilde YÖK’ü ele alalım. 6 Kasım’da #BAŞKALDIRIYORUZ!

YÖK kalkacak, polis gidecek üniversiteler bizimle özgürleşecek!

YÖK, polis, medya bu abluka dağıtılacak!

Eşit parasız bilimsel anadilde eğitim!

Polis defol üniversiteler bizimdir!

Bu daha başlangıç mücadeleye devam !

YENİ DEMOKRAT GENÇLİK

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu