Makaleler

Yokluk ve savaştan kaçan mülteciler köle statüsünde

Yoksulluk, savaş ve baskılardan dolayı göç etmek zorunda bırakılan mülteciler insanlık dışı bir yolculuğa çıkmaktadır. Sistem insanları göçe zorlamakta, daha sonrasında da göç edenlerin emeklerini sömürmektedir. Özellikle Suriye, Irak uyruklu mülteciler başta olmak üzere şu ana kadar Türkiye’de 3,1 milyonun üzerinde mülteci kayıtlıdır. 25 kampta yaşayan 280.000 mülteciye ev sahipliği yapmaktadır Türkiye.

Bunların dışında verilere yansımamış olan bir kitle de yer almaktadır. Mülteciler yaşamlarını devam ettirebilmek için tehdit ve baskı altında kayıt dışı olarak çalıştırılmaktadır. Sürekli olarak işten atılma tehlikesi ile karşı karşıya gelen mülteci işçiler, işgüçlerini en ucuz fiyatlarla satabilmektedir.

Marx’ın “sermayenin hafif piyadeleri” olarak nitelendirdiği mülteci işçiler de yedek işçi ordusuna katılmaktadır. İhtiyaca göre işe alınan, ihtiyaç olmadığı zaman da işçi ordusu içersinde seçilmeyi bekleyen mülteci işçiler, uzun çalışma saatleri ve düşük ücret karşılığında çalıştırılmaktadır. Ayrıca diğer işçiler tarafından hedef alınmakta, ırkçı saldırılar ve linç girişimleri ile karşı karşıya gelmektedirler. Düşük ücretlerin, zor çalışma koşullarının, iş cinayetlerinin, taşeronlaşmanın tek sorumlusu gibi yansıtılmakta ve diğer işçilerin hedefleri saptırılmak istenmektedir. Bu sorunların tek bir kaynağı vardır o da sistemdir.. İşçilerin vatanı yoktur, işçi sınıfı mücadelesinin enternasyonal bir karakter taşıdığı diğer işçilerin mülteci işçileri suçlu ilan etmek yerine onların sorunlarına duyarsız kalmaması gerekmektedir.

 

2016’nın 6 ayında en az 58 işçi…

İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) verilerine göre; 2016 aylarına göre göçmen işçi ölümlerine bakarsak; Ocak ayında en az 5 göçmen işçi, Şubat ayında en az 8 göçmen işçi, Mart ayında en az 3 göçmen işçi, Nisan ayında en az 10 göçmen işçi, Mayıs ayında en az 10 göçmen işçi, Haziran ayında en az 22 göçmen işçi yaşamını yitirdi Yani 2016 yılının ilk 6 ayında en az 58 göçmen işçi iş cinayetlerinde can verdi. Bu katliamın kayıtlara yansımış tarafı sadece. İş kazası olarak gösterilmeye çalışılan bu ölümlerin hepsi cinayettir.

 

Hem mülteci hem kadın hem çocuk olmak…

Yaşamlarını devam ettirmek için göç etmeye zorlanılmış olan kadınlar ve çocuklar tarih boyunca en mağdur kısmı oluşturmuştur. Savaş, kadın bedenini sürekli olarak cinsel bir meta olarak görmüş göç sonrasında da kadınlara yönelik bu saldırı devam etmiştir.

Emperyalist-kapitalizmin mülteci kadın işçiler üzerindeki politikası “ev içi emek” üzerinde vücut bulmuştur. Ev işçiliği, toplumda değeri olmayan işleri yapan, ev bakımı ve bakım işlerinin düşük ücret karşılığında yapılması durumudur. Bedenlerine, kimliklerine, emeklerine sürekli saldırı alan diğer kadınlar gibi mülteci kadınlarda güvencesiz bir ortamda emeklerinin sömürülmesi ile karşı karşı karşıya kalmaktadır.

Ülkesini terk etmek zorunda bırakılan kadınlar, patronlar tarafından kayıt dışı çalıştırılmakta, yaşamış oldukları sorunlar karşısında sınır dışı edilme kaygısı yaşadıkları için de yasal başvuruda bulunamıyorlar. İSİG verilerine göre 2016 yılında 4 göçmen kadın yaşamını yitirmiştir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu