GüncelMakaleler

YORUM | Mücadelenin Esas Alan ve Biçimleri

İllegal mücadelenin, toplumun koşullarına göre sürekli yenilenmediği bir durumda büyütülmesi, halka umut olması olanaksızdır.

Yaşadığımız coğrafyada uzun yıllara dayanan demokratik halk iktidarı mücadele süreci boyunca en çok tartışılan konulardan biri de mücadelenin esas alan ve biçimleri olmuştur.

Ciddi bir tarihsel tecrübe ve sosyal pratik deneyimi yaşanmasına rağmen konu yakıcılığını korumaya devam ediyor. Deneyimlerden ne yazık ki istenilen sağlıklı bir bilinç hala çıkarılabilmiş değil alışıla gelmiş siyasal klişe ve oluşmuş ezberlerden kurtulabilmiş değiliz.

Mücadelenin esas alanının neresi olması gerektiği gerçekliği mücadeleye önderlik eden güçlerin öznel iradelerinden bağımsız nesnel bir gerçekliktir. O toplumu oluşturan sınıfsal güçlerin mevzilenmesi ve bu sınıfların karşıtlık konumlanmasının verili andaki durumuna göre tespit edilmesi gereken bir siyasal tutumdur.

Emperyalizm ve proleter devrimler çağının iki karşıt sınıfı bunda başat bir role sahiptir: Burjuvazi ve proletarya.

Gerici sınıfların tümünün etrafında toplandığı gücün önderliğini burjuvazi yaparken ilerici ve devrimci güçlerin esas motor gücünü de proletarya oluşturmaktadır.

Günümüzde proletaryanın önderlik etmediği hiç bir ilerici ve devrimci mücadele nihai zafere ulaşamamıştır. Tamda bu temel nedenden dolayı çağımızda en azından proletaryanın ideolojik önderliği nihai zaferler için olmazsa olmazdır. Bundan kastımız; proletaryanın dünya görüşünün temel alınması ve andaki meselelere bu düşünsel felsefe temelinde yaklaşılmasıdır.

Bu konunun ele alınışı sanıldığı gibi statik bir şeyde değildir. O toplumsal

değişim ve sınıflar mücadelesindeki gelişme ve değişimlerle birlikte taktiksel değişimler arzeder.

Örneğin 1970’lerde toplumun %70’inden fazlasının kırsal bölgelerde yaşadığı dönemde o alanların mücadelenin esas alınmasını zorunlu kılarken, yaşadığımız verili an açısından bunu kabaca kabul etmek gerçeklere gözünü kapamaktan başka bir şey değildir.

Bugün yapılması gereken, aradan geçen süre boyunca yaşanan iktisadi ve toplumsal değişimlerin özüne inebilmek ve bu gerçekliğe uygun mücadele araç, yol – yöntem ve taktiklerini temel stratejimize uygun olarak yenilemektir.

1980 sonrası gerek üretim güçlerindeki gelişme ve onun koşulladığı toplumsal değişimlerdeki farklılaşma mücadelenin esas alanının da değişen duruma göre daha çok metropol şehirlere kaydığı bir gerçekliktir. Sınıf mücadelesinin yoğunlaştığı esas alanlar; İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin vb. gibi ana kentler olmuştur.

Mücadelenin esas alanını belirleyen temel etken, ezilen, sömürülen ve horlanan kitlelerin yoğun bir şekilde yaşadığı alanlar ve bu sınıflarla egemen güçler arasındaki çelişkinin niteliği ve keskinliğidir.

Yaşadığımız coğrafyanın  iktisadi yapısındaki dengesiz durum ve buna bağlı olarak yaşatılan kültürel kırım yığınla çelişkinin varlığını koşullamıştır.

Bu temel nedenden dolayı değişik alanlarda farklı çelişkiler ön plana çıkmaktadır.

Buralardaki mücadele biçimlerinden hangisinin esas olacağını ve hangisinin tali planda kalacağını belirleyecek olan o alanlarda yaşayan kitlelerin içinde bulunduğu ruh hali, bilinç düzeyi ve kültürel şekillenişlerinin durumudur.

Verili anda öne çıkan biçimin başından sonuna kadar aynı kalacağını iddia etmekte öznelcilik ve iradeciliktir.

Mücadelenin barışçıl olmayan biçimlerinin dünya ve ülke koşullarında yaşanacak değişim ve toplumsal farklılaşmalara uygun olarak hayata geçirilmesi esas mücadelenin büyütülmesi ve devrim için elzemdir.

İllegal mücadelenin, toplumun koşullarına göre sürekli yenilenmediği bir durumda büyütülmesi, halka umut olması olanaksızdır.

Toplumsal gelişmeleri yakından takip edip kitlelerin genel eğilimlerini dikkate alarak hareket etmek geleceğimizi özgürleştirmek için vazgeçilmez bir yoldur.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu