Yunanistan’ın başkenti Atina yakınlarında 23 Temmuz’da başlayan orman yangınının yerleşim alanlarına sıçramasının ardından en az 88 kişinin yaşamını yitirdiği, 187 kişinin de yaralandığı bildiriliyor (29 Temmuz’da yansıyan veri). Yaralılardan bazılarının durumunun ağır olması ve hala kaç kişinin kayıp olduğunun belirlenememesi sebebiyle ölü sayısının artması da bekleniyor.
Yanı başımızdaki Yunanistan bu facia ile uğraşırken, memleketten başsağlığı ve yardım dileklerinin ardı arkası kesilmedi. Tabii memleketin kin-nefret ve şovenizmle beslenen kesiminin empatiden yoksun dilekleri de ön plana çıktı bu süreçte. Öyle ki, yaşanan felaket karşısında “Ateşleri bol olsun”, “Atam onlara iyi ki yüzme öğretmiş”, “Yangın uçaklarını gönderelim, benzin döksünler” gibi “dileklerle” tepki verenlerin sayısı hiç de az değildi.
Bunları münferit görme şansımız yoktur. Keza ülkede sistematik bir hastalık olarak topluma enjekte edilmiş olan bu ırkçı ve şoven yaklaşımlar sadece bu olayda kendini göstermedi. Daha önce de Van depremi, Roboski katliamı gibi toplumsal yaralanmalarla da açığa çıkan bu yaklaşımlar, halkları bölüp parçalamaktan başka bir işe yaramazlar!
Nefret iktidarda!
İktidardakilerin, patronların ideolojisinden beslenen ve nefreti onlardan görüp derinleştiren bu kesim şimdi her ne kadar kendisini, “Yaratılanı hoş gördük, yaratandan ötürü”, “Gel, her kim olursan ol gel” diyen Mevlana ve Yunus Emre’yi referans olarak sırt verse de TC’nin kuruluşundan bu yana, toplumda yaratılmak istenen tipolojiyi oluşturmaktan öteye gidemez.
Evet, görünen o ki, Yunanistan’da 88 kişinin yaşamını yitirdiği felaket, memleketimizde “milli şuur” la karşılanmıştır. Nefret ile öğrenilmiş bu tavrı yaşam tarzı haline getirmiş olan bu kesim iktidarda!
Dünya halklarının acılarını acısı bilenlerin, bu acıları yaratanlara karşı mücadele edenlerin hedefinde bu şovenizm ve ırkçılıkla mücadele de olmazsa olmazlardan biri olmalıdır!
Bir Özgür Gelecek okuru
