Makaleler

Zorlu zamanlar yaşayan emperyalistler, krizi artık evlerinde yaşıyor

Özgür Gelecek Sayı: 21

Emperyalizmin krizi derinleştikçe derinleşiyor. Gün geçmiyor ki karamsar yorumlar arasına yenileri eklenmesin. Artık dünyada hiçbir ekonomist iyi şeylerin hayalini kuramıyor. Kriz gerçekliği, burjuva ekonomistleri karamsarlaştırarak, gelecek umutlarının tükenmesine yol açıyor. Son açıklamaların da gösterdiği gibi kriz artık çevre ülkeler olarak adlandırılan yarı-sömürge ülkelerden merkez ülke olarak adlandırılan emperyalist ülkelere doğru kayıyor. Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) yönetim kurulu üyeliğinden istifa eden Jürgen Stark’ın söyledikleri bu anlamda krizdeki yeni aşamayı ifade ediyor. Stark yaptığı açıklamada “Bunlar zorlu zamanlar. Borç krizi yeniden şiddetini artırdı ve merkez ülkelerin de aralarında bulunduğu diğer ülkelere yayılıyor. Yeni olan bu” diyerek durumun “vahametini” ortaya koydu.

AB’nin en büyük üçüncü ekonomisi olan İtalya’nın içine girdiği krizi atlatamayıp, burjuva demokrasisinin ruhuna Fatiha okuyarak teknokratların hükümetin başına gelmesi, burjuva demokrasisinin sınırlarını ve halklar için yapılabileceklerini göstermesi bakımından önemli. Ancak son açıklamalar Fransa ve Almanya’nın da bu kriz döngüsüne girdiğini gösteriyor. Özellikle Almanya diğer ülkelerin “koruyuculuğu” konusunda rakipleri olan emperyalistlerle yarışan, AB’nin en büyük ekonomisine sahip olan Almanya’da krizin belirtileri borçlanma maliyetlerinde artış olarak kendisini göstermeye başladı. 10 yıllık Alman tahvillerini 6 milyar euroluk satış yapılması planlanırken sadece 3.889 milyor euro teklifin gelmesi de bunun göstergeleri arasında sayılıyor. Benzer bir durum Fransa açısından da geçerli. Fransa açısından beklentiler de olumlu değil. Kamu borcunun Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYH) oranının 2014’te yüzde 91,7’ye ulaşarak tepe yapacağı öngörülüyor. Yine bir başka veri de Avrupa’nın en büyük 300 şirketiyle ilgili. Bu şirketleri kapsayan (bu şirketler arasında çoğunluğun Almanya, Fransa ve İngiltere’de olduğunu bir kenara not düşelim) FTSEurofirst 300 Endeksi yüzde 2,4 azalarak altı haftanın en düşük seviyesine gerilerken, 2011 yılı boyunca kaybının yüzde 17’yi aştığı görülüyor. 

IMF İcra Direktörü Christine Lagarde’nin “Avrupa borç krizinin artık tüm küresel ekonomiyi durgunluğa sürükleyecek ve işsizliği artırarak sosyal gerginliklere yol açacak” demecini krizin daha da yayılacağının habercisi olarak okumak mümkün.

Zaten Avrupa ülkelerinin ve bankalarının içine girmiş oldukları mali bunalım, krizin ilk çıktığı ülke olan ABD’ye daha güçlü bir şekilde yöneleceği görülüyor. Lagarde’nin “krize hiçbir ülke kayıtsız kalamaz” dediği bir dönemde AB bölgesinin borç krizinin çözülememesi durumunda  ABD bankalarının da kredibilite problemleri yaşayabileceği ve zaten sıkıntılı bir durumda olan ABD bankalarının bu durumdan daha da olumsuz etkilenebileceği vurgulanıyor.

Aboneleri arasında 50 civarında ülke, büyük bankalar ve AB kurumları bulunan Avrupa Siyasi Tahminler Laboratuvarı (LEAP)’ın öngörülerine göre, AB’li emperyalist ülkelerin, İngiltere, Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ile ABD ve Japonya’yı kapsayacak olan kendilerine bağımlı ülkelerin borçlarındaki mecburi indirimlerin boyutları 1.5 yıl içinde 15 trilyon dolara ulaşacak.

Emperyalistler tam da bu durumda IMF’yi tekrar devreye sokarak, ihtiyacı olan ülkelere özellikle kredi sorunu yaşayan yarı-sömürge ülkelere yönelik “İhtiyati Likidite Hattı (PCL)” olarak adlandırılan ve o ülkeye 6 aya kadar IMF’deki kotasının beş katı kredi verebilecek bir düzenleme getirilerek bağımlılık zincirine bir halka daha ekleme ve “alacaklarını” garanti altına alma hesabı yapıyorlar.

Emperyalistler ne yaparlarsa yapsınlar, girdikleri bu çukurdan çıkamayacaklar ve içinde bulunduğumuz yüzyılda sosyalizm tekrar en önemli alternatif olacaktır.  

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu