GüncelMakaleler

24 Haziran’ın gerçek galibi HDP’dir!

Kürt ulusuna ve demokrasi mücadelesi yürüten tüm kesimlere yönelik koyulan baraj, verilen mücadele ve azim ile 24 Haziran’da bir kere daha anlamsızlaştırılmıştır.

Kürt ulusuna ve demokrasi mücadelesi yürüten tüm kesimlere yönelik koyulan baraj, verilen mücadele ve azim ile 24 Haziran’da bir kere daha anlamsızlaştırılmıştır.

AKP’nin siyasal iktidarı sürecinde faşizmin tüm saldırılarına, adaletsiz ve eşitsizliğin içinde binlerce yönetici ve üyesinin tutuklu bulunmasına, seçilmiş milletvekillerinin esir alınmasına, birçoğunun vekilliğinin düşürülmesine, belediye başkanlıklarına kayyum atanmasına, tehditlere, propaganda hakkının büyük oranda engellenmesine rağmen HDP % 11.63’lük bir oranla barajı aşmıştır. HDP’nin ve onunla birlikte hareket eden güçlerin, iradesini HDP ile buluşturan milyonların bu başarısı tipik ve sıradan bir başarı değildir.

24 Haziran gecesi Tayyip Erdoğan tarafından yapılan açıklamada, gerçekleşen seçimlerin Türkiye’de ne kadar iyi bir demokrasinin olduğunu gösterdiğine dair nutuk atılırken, bizzat bakanlar tarafından “HDP’ye taşıdığınız oyların hesabı sorulacaktır” denilerek tehditlerde bulunulmuştur. Böylesi bir seçim atmosferinde objektif olarak esasen HDP’ye konulan barajın aşılması onun anlam ve değerini yükseltmiştir.

24 Haziran seçim çalışmaları için tanınan 58 günlük süre boyunca AKP kendi seçim çalışmasının en büyük bölümünü HDP’nin baraj altında kalmasına ayırmıştır. Bizzat Erdoğan tarafından “sandıkları markaja alın, HDP’yi baraj altında bırakın” talimatları verilmiştir. Nitekim AKP; baskın seçimi kendilerinin planlayıp ilan etmesine karşın etkililiği bakımından daha önceki seçimlerde yürüttüğü kampanyaların yanına bile yaklaşamayan “Vakit Türkiye Vakti” gibi soyut bir slogan üzerine inşa etmiştir. Vaatleri ise kek ve kıraathaneler gibi gülünç bir söylemle trajik bir hal almıştır.

24 Haziran Cumhurbaşkanı ve milletvekilliği seçimlerinin yancı partisi MHP ise tek bir miting dahi örgütlemeden, herhangi bir kampanya yürütmeden, yalnızca diğer partileri Amerikancı ve FETÖ’cü ilan ederek, ikiye bölünüp seçmen kitlesinin büyük çoğunluğunu kaybetmesine rağmen 1 Kasım seçimlerindeki % 11 bandındaki yerini “korumuştur”.

Bu açıdan düşünüldüğünde 24 Haziran seçimleri ve HDP’nin barajı aşma başarısı yorumlanırken YSK ve AA tarafından açıklanan tablonun ötesinde bilinmeyenleri de hesaba katmak gerekmektedir. Ortada Cumhur İttifakı’nın siyasal başarısından çok bir mühendislik harikası ve hilede ustalıktan bahsedilebilir! Seçim sürecinde yapılan anketlerin dahi YSK tarafından açıklanan seçim sonuçlarından daha fazla gerçeği yansıttığı ve daha fazla rasyonel olduğu söylenebilir. Nitekim 29 Haziran tarihli HDP’nin seçimlerdeki hak ihlallerine ilişkin yayımladığı raporda, 100 ihlal başvurusunun büyük çoğunluğu blok/açık oy kullanımı ve sandık görevlilerinin tehdit edilmesi yönünde olduğu da bu yorumu destekler niteliktedir.

24 Haziran sonrası oluşan meclis aritmetiği, her şeyden bağımsız olarak düşünüldüğünde faşizmin arkasında yedeklenen kitlenin tercihi sonucu açığa çıkan oy oranını yansıtıyor dahi olsa, bu oran meşru değil ve sunidir. Aynı ihlal raporunda cumhurbaşkanı adaylarının ve partilerin TRT kanallarında yer aldığı süreler dahi seçim sonuçlarının meşru olmadığını ve suniliği göstermeye yetmektedir. Buna göre, Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı’na TRT kanallarında 181 saat 8 dakika 28 saniye yer verilirken Selahattin Demirtaş ve HDP’ye sadece 32 dakika 1 saniye yer verilmiştir. Yalnızca bu oran seçimlerdeki adaletsizliği ve HDP’nin barajı aşma başarısının boyutunu göstermeye yetmektedir.

24 Haziran süreci ve 24 Haziran’da açığa çıkan tablo “mağluptur bu yolda galip” sözünü akıllara getirmektedir.

AKP’nin seçimlerden birinci parti olarak çıkması ve ittifakı ile birlikte meclis çoğunluğunu oluşturması AKP’ye yetmemektedir. Nitekim AKP en önemli hedefi olan HDP’yi baraj altında bırakma isteğini gerçekleştirememiştir. Bu açıdan HDP’ye ve Kürt ulusuna yönelik saldırılarından bir adım dahi geri atmayacaktır. Hatta 24 Haziran sonrasında aradan geçen iki haftalık kısa zamanda açığa çıkanlar halka yönelik saldırıların dozajının artacağına işaret etmektedir.

Eski dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu -bir taraftan kendi koltuğunu da kaybetmemek adına- HDP’ye yönelik tehditlere başlamıştır. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın Süleyman Soylu tarafından bizzat aranarak “O köyde taş taş üstünde bırakmayacağım. O teröristleri yakalayacağım. Sizi CHP bile kurtaramayacak. Size haddinizi bildireceğiz, size artık yaşama hakkı yok, nereye gidiyorsanız gidin” sözleriyle tehdit edilmesi yeni dönemin AKP eliyle gerçekleştirilen saldırılarda hiçbir değişikliğin yaşanmayacağını göstermektedir. Sözlü tehditlerin ötesinde fiili uygulamalarda da baskı ve şiddetin dozu artırılmaktadır.

Ardahan’ın Göle ilçesinde çobanlık yapan İsmail Karakaş yakın mesafeden vurularak yaşamını yitirmiştir. 24 Haziran sonrası açığa çıkan bu tablo Kürt ulusuna ve bir bütün ezilenlere yönelik saldırı ve baskı ortamının derinleşeceğine ve HDP’nin meclisteki etkisini kırmaya yönelik saldırıların devam edeceğine işarettir.

Bu açıdan tüm baskı ve engellemelere rağmen seçim dönemi yakalanan mücadele ve direniş seyrinin artırılması, faşizme karşı bütün alanlarda mücadelenin geliştirilmesi önümüzde duran ve önemini her geçen gün artıran bir görev olarak durmaktadır. Faşizmin saldırılarına karşı topyekûn karşı koyuşun örgütlenmesi ve ortak mücadelenin gücü göstermektedir ki egemenlerin planlarını boşa düşürmeye yeten niteliktedir. Önümüzdeki süreçte de bu mücadele deneyiminin güçlenmesi daha güçlü çıkışlar yakalamamızı sağlayacaktır.

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu