Güncel

687. HAFTA | “İnsan mezarsız olunca bir gün çıkıp geleceği umudunu kaybetmek istemiyor”

687 haftadır gözaltında kaybedilenlerin akıbetinin açıklanması ve faillerinin cezalandırılması talebiyle Galatasaray Meydanı’nda eylem yapan Cumartesi Anneleri, bu hafta Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 1994 tarihinde gözaltında kaybedilen Bulut ailesinin 5 ferdi için adalet talebinde bulundu.

İstanbul: Cumartesi Anneleri, kayıp yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 687’inci haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. “Failler belli, kayıplar nerede” yazılı pankart açan Cumartesi Anneleri, kayıp yakınlarının fotoğraflarını ve kırmızı karanfiller taşıdı. HDP Ankara Milletvekili adayı Filiz Kerestecioğlu’nun katıldığı eylemde, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 1994 tarihinde Bulut ailesinden kaybedilen Fahri, Mustafa, Ali, Ekrem ve Ramazan Bulut’un akıbeti soruldu.

“Siyasete de yön verecek olan bu mücadeledir”

Eylemde ilk olarak Filiz Kerestecioğlu söz aldı. Kerestecioğlu, “Beş insan diyoruz. Yarın 23’üncü yıl olacak. 23 yıl da yakınlarına ulaşmak isteyenlerin utancını yaşayanlar gitsin. Biz artık kurtulmak istiyoruz. 23 yıl daha burada oturmak istemiyoruz. Nasıl yargıyı siyaset yürütüyorsa siyasete de yön verecek olan bu mücadeledir” dedi.

“Adalet gelene kadar buradayız”

Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe ise “23 yıldır buradayız. Adalet için buradayız. Biz çocuklarımızın katillerini istiyoruz. Bu sesimizi duymuyorlar mı? Adalet gelene kadar buradayız” dedi.

“Yaşamla bu meydanda tanıştım”

Hüseyin Taşkaya’nın kızı Serpil Taşkaya ise, “Babam kaybedildiğinde 8 yaşındaydım. Yaşamla bu meydanda tanıştım. Bu meydanda büyüdüm. 23 yıldır burada verilen mücadelenin içindeyim. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile yapılan görüşmede bulundum. Orada kayıplarımızı anlattık. Sorumluları tek tek anlattık. Orada konuşulanlar orada kaldı. Çıkmadı dışarı. O görüşme seçim malzemesi olarak kullanıldı. Bugünde aynı süreçteyiz. Faili meçhul denilse de failleri belli. Kemiklerimizi istiyoruz. Bizi kirli siyasetlerine alet etmesinler” diye konuştu.

“İşkenceler köyümüzde sürekli oluyordu”

Fahri Bulut’un eşi Saliha Bulut’un gönderdiği mektup Leman Yurtseven tarafından okundu. Bulut gönderdiği mektubun tamamı şu şekilde, ”Ben Saliha BULUT, 1994 yılında zorla kaybedilen Fahri BULUT’un eşiyim. Asker ve korucular tarafından sürekli köyümüze sabah akşam fark edilmeksizin baskınlar oluyordu. Askerler akşam gelip sabahın erken saatlerinde köyden ayrılıyordu. Adeta köyümüzü karakola çevirmişlerdi, 1993’ün eylül ayında köye yapılan baskında evlerde bulunan tüm eşyalarımızı darmadağın ettiler. Akrabalarım olan Zübeyir BAYRAM, Mustafa BAYRAM ve Hasan BAYRAM’I yakalayıp köy ortasında gözlerimizin önünde işkence edip karakola götürdüler. Yine eşimin dayısı olan Mehmet Bulut, 85-90 yaşındaydı, ayakta kalmakta zorlanıyordu. Onu da köy ortasında darp edip üst üste sırtını ve başını duvara çarptılar. Bu işkenceler köyümüzde sürekli oluyordu. Baskı ve işkenceler bizler için dayanılmaz olmuştu. 1994 yılının Mart ayında bütün köylüler devletin baskı ve şiddetinden dolayı köyden çıkıp Lice Merkeze taşındılar. 1994 Mayıs ayının başında Lice’nin tüm köylerinde operasyonlar oldu. Operasyon sırasında askerler Hasan BAYRAM, Abdulvahap, Yusuf, Reşit, Mehmet, Kamil ve Sabri adlı kişileri gözaltına alıp Sise Köyünde katlettiler. Gözaltına alınan kuzeni Mustafa’yı arayan eşim ve tüm akrabalarımız yakınlarına ait olan cenazelerini almak için olay yerine giderek birkaç cenazeyi oradan aldı. Kalan diğer cenazeleri almak için tekrar olay yerine gidince askerler bu defa eşim ve diğer herkese silahla ateş açtılar. Eşimden o tarihten sonra bir daha haber alamadık.

“Bugün biz yarın ise çocuklarımız devletten hesap sormaya devam edecek”

Eşim Fahri BULUT, yakınlarının akıbetini öğrenmek için çabalarken o da gözaltında kaybedildi. Bu olayda Mustafa BULUT dışında eşim Fahri BULUT ile birlikte yakınları olan Ekrem, Ramazan ve Ali Bulut da kaybedildi. Eşim ve diğer yakınlarının akıbetini öğrenmek için her yere başvurularda bulunduk. Ancak olumlu bir sonuç alamadık.

2007 yılında Kulp’taki bir toplu mezarda 8 kişiye ait kemikler bulundu. Bulunan kemiklerin eşim ve diğer aile fertlerine ait olabilir düşüncesiyle DNA testi yaptırdık. DNA testi sonucunda kemiklerden bazılarının Ekrem, Ramazan ve Ali Bulut’a ait olduğu tespit edildi. Eşim Fahri BULUT ile Mustafa BULUT’un kemikleri bulunamadı.

24 yıldır her yerde eşimi arıyorum. Kemiklerinin bulunup bize teslim edilmesini ve faillerin adalet önüne çıkartılmasını istiyorum. Devlet istese eşimin ve diğer kaybedilen herkesin kemiklerini çok rahat bir şekilde bulabilir. Dava dosyalarımızı hukuksuz bir şekilde kapatsalar da biz yakınlarımızı her yerde aramaya devam edeceğiz ve failler hak ettikleri cezayı bulana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Bugün biz, yarın ise çocuklarımız kayıplarımız bulunana kadar bu devletten hesap sormaya devam edecektir.”

“Mezarım da umudum da 24 yıldır özenle sakladığım Mustafa’nın damatlık elbiseleri”

Mustafa Bulut’un eşi Dilber Bulut’un mektubu ise Nimet Tanrıkulu tarafından okundu. Dilber Bulut’un gönderdiği mektubun satır başları ise şöyle; “Ben Dilber Bulut. 24 yıl önceydi. Köyümüze baskın yapan askerler, köyde bulunan genç erkekleri gözaltına aldı. Eşim Mustafa’da onların arasındaydı. Yaşlı kayınpederim komutana ‘bunlar suçsuzdur, oğlumun daha yeni bebeği oldu onları götürme’ diye ısrar etti. Komutan ‘birkaç saate gelir’ dedi ama Mustafa bir daha hiç gelmedi. Ailemizden Mustafa’yı sormaya giden 4 kişiyi daha kaybettiler. Mustafa’ya ne oldu diye sormak da suç oldu. Her yere başvurduk. Jandarmaya, savcılığa, valiliğe, hükümete başvurduk ama hiçbir cevap alamadık. 16 yaşımda biri bir yaşında, biri de henüz bebek iki çocukla kaldım. Aslında ben de çocuktum. 24 yıldır Mustafa’yı bekliyorum. İnsan mezarsız olunca bir gün çıkıp geleceği umudunu kaybetmek istemiyorum. Hala elbiselerini saklıyorum. Benim mezarım da umudumda 24 yıldır özenle sakladığım Mustafa’nın damatlık elbiseleridir. Mustafa’yı ve 4 kuzenini niye gözaltına aldılar, niye kaybettiler bilmiyoruz. İki cihanda ellerimiz yakalarında olacak. Bize hesap vermezlerse, çocuklarımıza hesap verirler; onlara vermezlerse, torunlarımıza verirler. Artık yeter adalet yerini bulsun istiyoruz. Öldürüldüyse başında dua okuyacağımız bir mezarımız olsun istiyoruz. Bunun için mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz.”

“Bulut ailesi için adalet istiyoruz”

Haftanın basın açıklamasını ise oyuncu Nur Sürer okudu. Sürer, gözaltında kaybedilişlerinin 24. yılında olan Bulut Ailesi için adalet istedi. 687 haftadır herkes için yaşam hakkı, hukuk güvenliği ve adalet talebiyle Galatasaray’da olduklarını belirten Sürer, “Yaşama hakkını ve adalete ulaşmayı güvence altına almayan bir devletin demokratik nitelik taşıdığından bahsedilemez. İnsan hak ve özgürlüklerini korumak ve geliştirmekle yükümlü olan devletin; insan haklarını, hukukun üstünlüğünü hedef alan politikaları sonucunda yalnız bizler değil herkes hukuktan, adaletten ve demokrasiden uzaklaştırıldı” diye konuştu. Soruşturma ve kovuşturma faaliyetlerinin hukuka uygun olarak adil bir biçimde ve insan haklarının yanında yer alınarak yürütülmemesi, ceza adaleti sistemini felç ettiğinin altını çizen Sürer, “Yargının bireyin hak ve özgürlüklerini korumak yerine suç işlemiş olsa da, ‘devletin bir parçası’ olarak gördüğü kamu görevlilerini hoşgörüyle koruması, gözaltında kaybetme suçu başta olmak üzere ağır hak ihlallerini cezasız bıraktı” ifadelerini kullandı.

Gözaltında kaybedilişlerinin 24. yılında Mustafa, Fahri, Ramazan, Ekrem ve Ali Bulut için adalet talebini tekrarlayan Sürer, “Bulut Ailesi’nin soruşturma dosyasının yeniden ve adil bir soruşturma yapılması, devleti yönetenleri gözaltında kayıp dosyalarındaki cezasızlığın son bulması için irade göstermeye çağırıyoruz” şeklinde konuştu.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu