Kadın

Aile ve çocuk bağlamında,esnek çalışma ve kadın emeği -II-

T. Erdoğan “Aile var oldukça, millet var oldukça devlet vardır… En az üç çocukla beraber güçlü aileler istiyoruz. Ailelerimizi güçlü kılmamızın yolu buradan geçiyor. Bunu başaracağız, güçlü bir millet istiyoruz…” diyor. Ve nüfus artış hızını artırmaya yönelik açıklamalar yapıyor. Ancak TÜİK’in nüfus istatistik verileri, nüfus artış hızının Erdoğan ve ulemasının istediği biçimde gitmediğini gösteriyor. Bu verilere göre; 2011’de binde 13-15 olan nüfus artış hızı, 2012’de binde 12’ye gerilemiş durumda. Oysa egemenler açısından; sistemin bekası için nüfus artış hızının yükselmesi, sürekli genç nüfusa ve işgücüne sahip olabilmeleri önemli.

Nüfus artış hızındaki binde 1,5’lik gerileme devleti yeni “çare” ve “çözüm” arayışlarına itti. Başbakan Erdoğan, nüfus artış hızının yükseltilebilmesi için, yardımcısı Ali Babacan koordinatörlüğünde tüm bakanların çalışma yürütmesi talimatı verdi. Bu kapsamda önümüzdeki süreçte Maliye, Aile ve Sosyal Politikalar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik ve Kalkınma Bakanlıkları bir araya gelerek, ortak çalışmayla bir dizi tedbir ve teşvik programları uygulanmasını tasarlıyor. Devletin “çözüm” arayışları ve öngördüğü proje henüz netleşmemiş olsa da; “Aile destek sigortası” adı altında doğacak bebekler için mama-bez yardımından, kreş yardımına, annelere 300 TL’ye kadar ödeme yapılmasını hedefleyen bir dizi plan ve tartışmayı kapsıyor. Bu tartışmaların yaşam bulup-bulmayacağını ya da nasıl bir hal alacağını önümüzdeki süreç gösterecek.

Net olan şu ki, devletin görevi, emperyalizmin neo-liberal politikalarıyla birlikte Türkiye gibi bağımlı ülkelerde uluslararası işbölümü çerçevesinde kadına biçilen; yeni nesillerin ve yaşamın yeniden üretimi için anne-eş-ev kadını olma rolüyle birlikte, sermaye için de esnek, taşeron sisteminin motoru, ucuz işgücü olmasını garantilemek. Öyle ki devlet, kadından daha fazla çocuk doğurmasını isteyerek bir taraftan teşviklerle doğum oranını –gelecek kuşak işgücünü- artırmak istiyor. Kadını aile ile sınırlayan, bağımlılaştıran düzenlemeler yapıyor. Ancak tüm bu düzenlemelerde bile esas aldığı kadının emeğinin, işgücünün daha fazla sömürüsü için kadını formel üretimin dışında esnek çalışma koşullarına göre konumlandırıp, yarım zamanlı, ev eksenli, kayıt dışı, enformel üretimin ve çalışmanın bir parçası haline getirmek. Egemenler istiyorlar ki; kadınlar hem daha fazla çocuk doğursunlar, onlara bakıp büyütsünler, ev işlerini aksatmasınlar hem de bu işlerle birlikte emeklerini daha fazla sömürü için piyasaya da sürsünler. Tabii ki esnek çalışma koşullarının içinde ikisini aynı anda, birlikte yapsınlar istiyor.

Şu bir gerçek ki devlet, egemenler bu tasarılarını hayata geçirip yasal düzenlemeler yapsalar dahi, bu düzenlemelere gönüllü olduklarından değil, zorunlu kaldıklarından yapacaklar. Zira yeni nesillerin üretilmesi başta olmak üzere kapitalist üretime dolaylı katkıda bulunan kadının ev içi emeğinin ve esnek, taşeron çalışma sistemi içinde ucuz emeğinin birlikte sömürülebilmesi için bu “teşvik”leri yapmaya zorunlu egemenler. Bu harcamalar, kadının emeğinin sömürüsünde elde edilen kârın, artı-değerin yanında küçücük bir bölümü oluşturuyor sadece. Ve egemenler kepçeyle kazanmak için, çay kaşığının ucuyla vermeyi göze almak zorunda kalıyorlar, hepsi bundan ibaret.

Bugün bizim önümüzde duran görev ise; sistemin kadını kuluçka makinesi gibi gören anlayışını teşhir dip mahkum ederken cinsiyetçi, ataerkil baskıya karşı da mücadele yürütmek olmalı. Geniş kitlelerin aydınlanmasını sağlayarak, onları harekete geçirip, ekonomik ve demokratik bir hak mücadelesi olan bu kapsamdaki (hamilelik, doğum ve çocuk bakımı); kadının hamilelik sürecinde işten atılmasına karşı ve hamilelikte uygun işlerde çalıştırılmaları için koruyucu tedbirlerin alınması, ücretli doğum izninin uzatılması, doğum masraflarının ve bebeğin-çocuğun bakım hizmetlerinin sosyal güvenlik kapsamında karşılanması, bebekler için süt hakkı ve çocuk yardımlarının ödenmesi, iş yerlerinde, mahalle ve sendikalarda kreş, çocuk odaları vb. açılması gibi talepleri gündemleştirip, taleplerin, hakların kazanılıp, büyütülmesinin mücadelesini yürütmek ve kadının diğer ekonomik-demokratik hak ve taleplerinin mücadelesiyle bütünleştirmek olmalı.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu