Makaleler

“Biz Brezilya’yı değiştirmek için sokaktayız”

Brezilya halkı tıpkı Taksim Gezi Parkı eylemlerinde olduğu gibi tepkisini ve birikmiş öfkesini sokakta haykırıyor, taleplerini dile getiriyor. Taksim Gezi Parkı’nın yıkılmasına karşı koyan çevrecilere azgınca saldıran polis, büyük bir halk hareketini tetiklediğinin farkında değildi. Polis şiddeti, yığınların AKP hükümeti nezdinde düzenin yasakları, zorbalığı ve saldırılarıyla dolan bardağı taşıran son damla oldu.

Brezilya’da hareket benzer bir biçimde gelişti. Her şey 2 Haziran günü Sao Paulo’da ulaşım ücretlerinin 1.5 dolardan 1.6 dolara çıkarılmasıyla başladı. Zam, isyanın fitilini ateşledi. Ve Brezilya hâkim sınıflarının neo-liberal politikalarına yönelik büyük bir halk hareketi ortaya çıktı. Brezilya devleti gelişmeler karşısında büyük bir endişeye kapılmış durumda. Çünkü sokakta toplumun büyük bir çoğunluğunun desteğini kazanan ve artık hükümetin tüm uygulamalarını hedef tahtasına koyan (Türkiye’deki gibi) bir hareket var.

 

“Mesele 20 Cent Değil”

Herhangi bir partiyle ilişkisi olamayan, ‘’Movimento Passe Livre (Ücretsiz Bilet Hareketi)” adı verilen hareketin20 centlik zammı protesto için yaptığı eyleme polisin gösterdiği azgın şiddet ve tahammülsüzlük, ülkemizdekine benzer şekilde hareketi teşvik etti.

Sao Paulo’da başlayan ve giderek büyüyen eylemlerin 4. gününde polis şiddeti tavan yaptı.  Ulaşım zammına tepki gösterenlere gösterilen bu vahşet olayları evlerinden izleyen yüz binlerce Brezilyalının sokağa çıkmasını neden oldu. Aynı gün en az 11 kentte, 200 bin kadar insan sokaklara döküldü. Bu ülkemizdeki deyimiyle “daha başlangıçtı, mücadele devam edecek”ti. 

Resmi dili Portekizce olan, 200 milyona yakın nüfusu sahip ve Güney Amerika kıtasının bu en büyük ülkesi, 1992 yılında dönemin devlet başkanı Fernando Collor de Mello’yu karşı yapılan eylemlerden sonra ilk kez bu boyutta bir harekete ev sahipliği yapacaktı. Artık ok yaydan çıkmış, bozkır tutuşmuştu.

Eylemlerin ilk birkaç gününde 20 centlik zam geri çekilse de, neo-liberal uygulamalara, 2014 Dünya Kupası’na yapılan harcamaların kamu hizmetlerine aktarılmamasına yönelik tepkilerle sokaklar dolmaya devam etti. Brezilya’da halk, enflasyon, kötü ekonomi, polis şiddeti ve hükümetin yolsuzluklarına karşı meydanlara akın etti.

“Aşk bitti, Türkiye burada” dövizleri ise Taksim Gezi Parkı direnişi ile Brezilya’da gelişen hareket arasındaki bağın bir göstergesiydi. Bir eylemci sokağa çıkış nedenini şöyle açıklayacaktı: “…2014 Dünya Kupası ve 2016’daki Olimpiyat Oyunları gibi etkinlikler katlanılamaz bir durum ortaya çıkarıyor. Bunlar bahane edilerek devasa kamu parası yöneticiler tarafından sorumsuzca harcanıyor… İnsanlar merkezden uzaktaki mahallelere taşınıyor. Dolayısıyla bu sadece ulaşım ücretleriyle ilgili değil, kent hakkıyla ilgili, kentsel dönüşümle ilgili, bu dönüşümde halkın sesine yer verilmemesiyle ilgili.”

İşçi Partisi’nin 2003’ten bu yana hükümette olduğu Brezilya’da devlet sıradan bir Brezilyalı’nın asla giremeyeceği, Yeni mega-stadyumlar, havalimanları ve oteller inşa etti. Bununla birlikte bu yatırımlar sırasında “ kentsel dönüşüm” gerekçesiyle 170 binden fazla aile evlerinden edilerek şehrin dışına sürüldü. (Olimpiyat Stadyumunun yapımı sırasında Ayazma’da yaşananları hatırlayalım).

Başta başkent Brasilia, Sao Paulo ve Rio de Janeiro gibi büyük kentler olmak üzere toplamda milyonlarca insan, “Biz Brezilyayı değiştirmek istiyoruz”, “Siz topun yuvarlanmasını izlerken, bizim okullara ve hastanelere ihtiyacımız var”, “FIFA patronlarının sahip olduğu kalitede okullar ve sağlık hizmeti istiyoruz”, “Dünya kupası kimin için?”  yazılı döviz ve pankartlar taşıdı, daha iyi eğitim, sağlık ve ulaşım hizmeti talep etti.

Sadece Rio de Janeiro’da 300 bini aşkın insan sokaktaydı. Belem, Campinas ve Manaus, Fortaleza, Salvador gibi kentler, uzun yıllardan sonra ilk defa böylesine kitlesel katılımlı eylemlere tanık oldu. Başkent Brasilia’da 18 Haziran günü eylemciler meclis binasının çatısına çıktı. Rio de Janeiro’da yerel meclis binasının kapısı ateşe verildi.

 

Cumhurbaşkanı: “Mesajı Aldık”

Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff, tüm kanal ve radyolardan canlı olarak verilen konuşmasında eylemcilerin endişelerini ve taleplerini dinlediğini yani mesajı aldığını söyledi (Ne kadar da tanıdık değil mi?) Rousseff, barışçı eylemcilerin temsilcileriyle görüşmek istediğini duyurdu, demokrasi maskesi takmayı da ihmal etmedi: “Kurumlarımızın daha şeffaf ve yapılacak yanlışlıklara karşı daha dirençli olmasını istiyorum“. Ancak 2014 Dünya Kupasıyla ilgili projeler için sopa gösterdi: “Konuklarımızı saygıyla ağırlayacağız ve harika bir Dünya Kupası düzenleyeceğiz.“

Roussuseff önce yumuşak mesajlar vererek hareketi karşısına “almamayı” tercih etti, bu işe yaramayınca da giderek sertleşti. Ancak gelişen hareket karşısında tüm ülkede toplu taşımanın geliştirilmesine katkı yapacak bir plan hazırlayacağını, petrolden elde edilen gelirin de eğitim için kullanılacağını duyurdu. Brezilya Kongreside, eylemcilerin PEC 37 olarak adlandırılan ve yargının gücünü ve yetkilerini azalttığını, bunun da ülkede yolsuzlukların artmasına yol açacağını savunduğu değişikliği reddetti. Brezilya Senatosu Başkanı Renan Calheiros, tüm öğrencilere ücretsiz ulaşım olanağı getiren bir öneri hazırladığını duyurdu.

Brezilya,  ekonomik olarak dışa bağımlı bir ülke. İşçi Partisi, emperyalistlerin talepleri doğrultusunda uyguladığı politikalarla ülkenin ekonomik olarak büyümesini sağladı. Ancak büyümeye paralel bir biçimde zengin ve yoksul arasındaki gelir dengesizliği de arttı. Brezilya, dünyada gelir dağılımındaki uçurumun en büyük olduğu ülkelerden. Hükümet, 10 yıldır büyük bir özelleştirme politikasını yaşama geçiriyor. Ülkenin temel gündemlerinden biri yaşanan büyük yolsuzluklar. Ekonomik bağlamda Türkiye’ye pek çok açıdan benzeyen Brezilya’da sokağa çıkan kitlenin profilinde de ciddi bir benzerlik var.

Yapılan araştırmalar sokağa çıkan kitlenin % 84’ünün örgütsüz olduğunu, % 71’nin ilk defa eyleme katıldığını, % 53’ünün genç olduğunu ortaya koyuyor. (Bu oranlar da Gezi’deki profile oldukça yakın.) Hareket kaba hatlarıyla, gelişen öfkenin kendiliğinden dışa vurumu şeklinde ortaya çıkmış durumda. Ulaşıma yapılan zam, sokağa çıkanın öncelikli amacı olsa da yığınlar, rüşvet, yolsuzluklar, polis şiddeti ve daha iyi bir ulaşım yani özetle insanca yaşanacak bir Brezilya istiyor.

Ve elbette sosyal medya; Tunus, Mısır, Kuzey Afrika ve Taksim Gezi eylemlerinden sonra Brezilya’da gelişen hareketin de en aktif unsuru. Brezilya’da büyük medya tekellerinin eylemleri vermemesi,  küçük göstermesi ya da çarpıtması sosyal medyayı daha da önemli hale getirdi. Yığınlar, sosyal medya üzerinden birbirleriyle haberleşti, sansürü deldi, polis vahşetini teşhir etti ve direnişin geleceğini tartıştı.

Brezilya, Türkiye’den sonra yığınların daha özgür bir gelecek ve insanca yaşanacak bir dünya için savaşmaktan asla vazgeçmeyeceğini gösterdi.

(Bir ÖG Okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu