LGBTİ+

Efruz: “Bu kampanya transların görünür olmasına katkı sağlar”

Efruz ile “Açık kimliğimle trans olarak avukatlık yapmak istiyorum” şiarıyla çağrı yaptığı kampanyası üzerine bir araya geldik.

 

İstanbul: 24 yaşında olan ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 3. sınıf öğrencisi Efruz Kaya. Malatya’da doğup büyüyen ve liseye kadar eğitimini Malatya’da tamamladıktan sonra İstanbul’a lisans eğitimi için gelen Efruz ile “Açık kimliğimle trans olarak avukatlık yapmak istiyorum” şiarıyla çağrı yaptığı kampanyası üzerine bir araya geldik.

Efruz’la kampanyasından çok transların görünür olmamasını, kalıcılaşan OHAL’i ve kendi sürecini, yaşadıklarını konu alan bir söyleşi gerçekleştirdik. “Ben henüz bir şeylerin farkında değilken ailem ve çevremdekiler bir şeylerin farkındaydı. Ben ergenliğe gelirken, kimliğime dair bir şeyler fark etmeye başladım. Fakat ben 5 yaşındayken ailem tarafından psikiyatriste götürüldüm, çünkü aile bir anormallik olduğu düşünüyorlardı ve doktorum da öyle düşünmüş, asla bilimle uyuşmayan bir şekilde. Çünkü biliyorsunuz 1990 senesinde Dünya Sağlık Örgütü trans ve eşcinsel olmayı hastalık kategorisinden çıkardı, ‘bu bir varoluş biçimidir’ dedi. Dünya üzerinde bütün sağlık kuruluşları da neyin hastalık olduğunu, tedavi yöntemlerinin ne olduğunu Dünya Sağlık Örgütü’nden alıyorlar. Yani oraya bağlı olması gerekiyor” şeklinde başlarken konuşmasına, ilk olarak ailesi ve doktorun “önerileri” ile yaşadığı travmayı anlattı.

 

“Aile ve doktor tarafından erkekleştirme süreci”

Örneğin doktorunun ailesine kendisi için sürekli “babası ile yan yana olmalı” demesi üzerine, anne ile geçirdiği vaktinin sınırlanması, yanında kendi deyimi ile “bol bol” küfür edilmesi, maçlara götürülme gibi bir dizi “öneri” ile tam bir erkekleştirme süreci başlatıldığını anlatıyor Efruz. “Aslında burada çok güzel bir teşhir yapmış doktorun kendisi; bir erkek kimliği nasıl inşa ediliyor, bunun süreci nasıl oluşuyor? Onu özetlemiş. O küfretme hali, saldırganlık…” diyen Efruz bunların kendisi için oldukça travmatik öyküler olduğunu belirtiyor.

“Peki ne zaman kimliğini açıktan yaşamaya başladın?” sorusuna Efruz “Ergenliğe girdikten sonra insanlar ‘onu yapma, öyle davranma’ dedikçe bir şeyler fark etmeye başladım. Bütün ortaokul ve lise hayatım boyunca aslında kendime çok zulmettim. Çünkü ‘normal olmaya’ çok çalıştım. O nedenle normal olmak nedir diye sormaya başlar insan. Üniversitede artık saklaman mümkün değil, çünkü bu artık inkâr etmektir” diyerek ilk “kabullenişlerini” aktarıyor.

Efruz “Üniversitede bir şeyler yapmaya, insan hakları mücadelesi yürütmeye başladım ve kendi kimliğime dair de o zaman biraz daha gözüm açıldı. Aslında ezelden beri insan hakları anlamında birçok yapmaya çalışmıştım ve eğilimim vardı ama kendim için, kendi haklarım için bir şey yapmadığımı fark ettim. Kimliğimle barışma sürecim bu zamana denk geliyor. Sonrasında Gezi başladı. Mükemmel bir direniş ve herkesin birbiriyle kaynaştığı bir ortam ile LGBTİ blok vardı. O zaman kendi kimliğime dair, kendi kimliğimden insanlarla daha fazla temas etme fırsatım oldu. LGBTİ aktivistleriyle tanıştım ve gel zaman git zaman açılmaya karar verdim, açılma sürecim bu şekilde başladı.”

 

“Translar söz konusu olduğunda bütün kurallar çiğnenebilir”

Türkiye’de trans geçiş ameliyatları oldukça maliyetli… Adeta trans geçişi ameliyatı yapılamasın diye onlarca engel çıkarılıyor insanların önüne. Keza bunun en yakın örneği, tutsak bulunduğu hapishanede geçiş sürecini tamamlamak için geçtiğimiz günlerde on günler süren açlık grevi yapan Buse… Efruz ile tranis geçiş ameliyatlarının neden bu kadar maliyetli olduğunu ve Buse’yi konuşuyoruz.

Efruz “Temelde bunun iki sebebi var, biri devletin transları görmezden gelerek en temel haklarını gasp etmesi ve bu şekilde temel haklarının gasp edilmesini meşrulaştırması, diğer insanları bu alanda teşvik etmesi. Bir diğer sebebi ise iktidar eliyle toplum içinde örgütlenen transfobi. Buse’nin meselesi de yine aynı, maalesef tüm raporlarını tamamlamış olmasına, hastaneden ‘ameliyat olması acil ve zorunludur’ denilmesine ve mahkeme tarafından karar verilmesine rağmen ameliyatı olamıyor. Devlet bunu yapmak zorunda ama Adalet Bakanlığı keyfi olarak ‘çıktığı zaman yapar’ diyor. Çünkü translar söz konusu olduğunda her şey esneyebilir, bütün hukuk kuralları çiğnenebilir.”

 

Devlet hastanelerinde ameliyat şartları: Kanıtla ve ölme!

Efruz tıp okuyanların yani doktorların bu ameliyatın eğitimini almadıklarını, sonrasında bu alanda eğitim almak isterlerse alabildiklerini, ameliyet olmak isteyen biri için de ameliyat sürecinin çok uzun sürdüğünü ve her aşamasında kişinin kendisinin trans olduğunu kanıtlaması gerektiğini anlatıyor.

Efruz “Hastanede birilerine trans olduğunuzu kanıtlamanız gerekiyor, size zaten saçma sapan sorular soruyorlar. O alandan öbür alana sevk ediliyorsunuz. Sonra psikiyatri servisine gidiyorsunuz. Orada bir buçuk yıl boyunca trans olduğunuzu kanıtlamanız gerekiyor. Eğer kanıtlarsanız, psikiyatr ikna olursa kurula sevk ediyor, orada da tekrar trans olduğunuzu ispatlarsanız, dava açıyorsunuz. Orada da hakime ispatlamak zorundasınız trans kimliğinizi. Bu süreç boyunca bir sürü erkeği kendinizi trans olduğuna inandırmanız gerekiyor” sözleriyle o zorlu süreci aktardı. “Bu nedenle Türkiye’deki transların hemen hepsi özel doktora gitmek zorunda kalıyor. Çünkü hayatınız bu sizin, bu her şeyden daha önemli ama bu rağmen devlet hastanelere gitmiyoruz, çünkü ölmek istemiyoruz. Özel sektör de bunu bildiği için fiyatları çok yüksek tutuyor.”

Efruz kendi kampanya ve bu deneyim sürecini şu şekilde özetliyor: “Kampanyayı başlatmamın temel motivasyonu bir şeyler yapmak… İnsanlar duysun, görsün istedim. Bu söyleşiyi okuyacak insanlara soruyorum; toplu taşıma kullanan kaç tane trans gördünüz? Görmemişsinizdir. 50 bin kişilik üniversite tek açık kimlikli trans benim örneğin.” Efruz verdiği örneklerle transların toplum yaşamının nasıl dışına itildiğini anlatıyor.

 

“Translar sürekli OHAL altında yaşıyor”

Efruz söz konusu translar ya da LGBTİ+ mücadelesi olduğunda toplumun ya ikiyüzlü yaklaştığını ya da göz ardı ettiğini dile getirerek “Yaşanan şiddet, ayrımcılık insanların sessiz kalmasıyla meşrulaşmış oluyor. Bunu şuna benzetmek istiyorum; nasıl ki insanlar Cizre, Nusaybin, Sur’da yakılarak katledildiler devlet tarafından, insanlar sustular ve sessizce onay verdiler. LGBTİ mücadelesinde de sessizlikleriyle bu şiddeti meşrulaştırdılar, Hande Kader de olduğu gibi.”

Söz dönüp dolaşıp kalıcılaştırılan OHAL’e geliyor ve Efruz ile sohbetimiz sona ererken şunları söylüyor Efruz; “Son dönemlerde çokça konuşuluyor ‘OHAL kalıcılaştırılıyor’ diye. Translar ezelden beri bu topraklarda OHAL altında yaşıyorlar. Nasıl ki şu an toplumun bir kesimi ‘terör’ü bahane ederek OHAL’i meşrulaştırmış oluyor, kalıcılaştırmasını olağanlaştırıyor; toplum transların ölümünü de olağanlaştırdı, meşrulaştırdı. Çünkü transların evleri basıldı, işkenceye uğradılar, saçları kazınarak kıyafetsiz İstanbul’un dışına atıldılar. Sessiz kalmak meşrulaştırmaktır, onaylamaktır. İnsanlar bunu görsün ve bu ortaklıktan kurtulsun, çünkü bizim kurtuluşumuz herkesi özgürleştirecek.”

“Bana en fazla güç veren, beni motive eden bir şey varsa o da örgütlenmektir. Bu nedenle herkese bu çağrıyı yapabilirim. Temasa geçsinler, çevrelerindeki herkesle. Bu güçlendiren bir şey ancak sesimiz o zaman gür çıkar” diyen Efruz’un hem sözlerine katılıyoruz hem de kampanyasının bir parçası olunması gerektiğine…

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu