Emek

RÖPORTAJ | Flormar işçileri “Kazanmaktan başka alternatifimiz yok!”

Petrol-İş Sendikası’nda örgütlenen Flormar işçilerinden ve aynı zamanda sendika temsilcisi olan Şivan Kırmızıçiçek ile direniş üzerine konuştuk. Kırmızıçiçek, “Bu yalnızca Flormar işçisinin değil, işçi sınıfının meselesidir. Bu anlamda Flormar işçisi kazandığı zaman hepimiz kazanacağız, bütün işçi sınıfı kazanacak. Bütün herkesin gözü burada, işverenin de gözü burada, işçilerin de gözü burada. Kaybedersek, sendikasız milyonlarca işçiye umutsuzluk aşılanacak ama Flormar işçisi burada kazandığı zaman asgari ücret koşullarında çalışan, taşeronda çalışan birçok kişiye umut ışığı olacak. Dolayısıyla bizim için kazanmaktan başka alternatif yok” dedi

İstanbul: 1970 yılında Türkiye’de üretime başlayan Flormar, yıllık 120 milyon adet üretim hacmine sahip. Her yıl emek sömürüsüyle ortalama % 20’nin üzerinde büyüme sağlayan Flormar, 2 bin farklı ürün çeşidi ile hedef kitlesi olan kadınların, “güzelliği” için çalıştığını iddia ediyor. Gebze Organize Sanayii’de kurulu bulunan fabrikasında, çoğu kadın olan işçileri sendikalaştığı gerekçesiyle işten atan Flormar, ayrıca “Birleşmiş Milletler Küresel İlkeleri”ne de imza atmıştı. BM Küresel İlkeleri’nin 3. maddesinde şu ifadeler yer alıyor; “İşverenler, çalışanların sendikalaşma ve toplu müzakere özgürlüğünü desteklemeli.”  Oysa Flormar tam ersi bir şekilde işçi ve sendika düşmanlığında sınır tanımıyor. Petrol-İş Sendikası’nda örgütlenen Flormar işçilerinden ve aynı zamanda sendika temsilcisi olan Şivan Kırmızıçiçek ile direniş üzerine konuştuk.

Ocak başlarında sendikalaşma talebi ile sendikanın Gebze şubesine işçilerin geldiğini belirten Kırmızıçiçek yaşadıkları süreci şöyle özetledi; “Br komite oluşturup örgütlenme çalışmasına başladık. Sayımız daha 60-70 civarında iken patron bunu öğrenerek 12 tane arkadaşımızı işten çıkardı. Biz de mücadelemizi orada bırakmadık, örgütleme çalışmamıza devam ettik. Çoğunluğu yakalayarak, bakanlığa başvurumuzu yaptık. Bakanlıktan çoğunluğun tespiti yazımız geldi. Sonrasında patron işçilere işyerinde baskı yapmaya devam etti, ‘İstifa edin, istifa etmezseniz, onları işten çıkardığım gibi sizi de işten çıkarırım’ diyerek. Biz patronla diyalog kurma çalışması yaptık. ‘Siz 12 arkadaşımızı işten çıkardınız, biz herhangi bir  şey yapmadık, hem firma hem de arkadaşlarımızın zarar görmemesi adına. Oturup konuşmakta fayda var’ dedik. Onlar da bize, ‘yönetim kurulu ile görüşüp size dönüş yapacağız’ dedi. Ama bu diyalog girişiminin sonrasında işçi çıkarmaya devam ettiler. 3-4 işçi derken işten atılan işçi sayısı 25’i buldu.”

İşten atmaların devam etmesiyle, işten atılan işçilerle birlikte kapıya gitmeye başladıklarını, çay molasında, yemek saatlerinde diğer işçilere yönelik konuşmalar yapmaya başladıklarını anlatan Kırmızıçiçek, sendikanın hak olduğunu ve bu şartlar altında çalışmanın olmamasını gerektiğini anlatmalarının ardından işçilerin, alkışlarla-sloganlarla kendilerine hak verdiklerini ifade etti. Fabrikada baskıların giderek arttığını belirten Kırmızıçiçek, birkaç gün yapılan eylemlerin ardından 21 işçinin bu defa toplu işten çıkarıldığını anlattı.

Kırmızıçiçek sözlerine şu şekilde devam etti; “Bu bizim için bardağı taşıran son damla oldu. Biz işten çıkarılan arkadaşlarımızla yine kapıya gittik, içerideki arkadaşlarımız alkışlarla bu durumu protesto ettiler. Patron bu defa fabrikaya polis çağırdı. Üretim alanı içinde, işçiler çevik kuvvet polisleri tarafından çember içine alındı. Öğrenince emniyeti aradık. Arkadaşlarımızın isimleri alınmış, durumu tespit etmeye çalışmışlar. Noterin yapması gerekeni yapmaya çalışıyorlar, ‘siz bu şekilde devam ederseniz, o zaman biz de fabrikayı işgal ederiz, burası karışır’ dedik.”  Polislerin dışarı çıkmasının ardından çay molası ile birlikte sendikalı olmayan bütün işçileri dışarı çıkardıklarını aktaran Kırmızıçiçek şunları ifade etti: “Eyleme destek veren 30-40 arkadaşı dışarı çıkarmadılar. Sonra biz baskı yaptık. Daha sonra onları da bıraktılar ama işçilerin değil, yönetimin giriş yaptığı, kapıdan çıkardılar. İşçi arkadaşlar da sloganlarla, alkışlarla geldiler. Ardından çay molasında arkadaşlar da destek vermeye başladı. Güvenlikçiler araya girdiler, iki grubun birleşmesini istemiyorlar tabii. Biz dışarıdan bayağı bir baskı yaptık, ama baktık olmuyor sonra biz de kapıların üzerinden atladık, içeri girdik.” Kısa süreli bir arbedenin yaşandığını anlatan Kırmızıçiçek, güvenlikçilerin geri çekilmesi ile kendilerinin de fabrikadan dışarıya çıktıklarını söyledi. Çay molasının bitiminin ardından eyleme katılan işçilerin hiçbirini içeriye alınmadığını dile getiren Kırmızıçiçek, “38 arkadaşın iş sözleşmesini feshettiler. O gün toplamda 60’ın üzerinde arkadaşın iş hakkı feshedilmiş oldu” diye konuştu.

 

“Selam vermek, işten atılma sebebi!”

İşten çıkarılma süreçlerini aktaran Kırmızıçiçek “İşçilerin hepsi tazminatsız atıldı. Kanunsuz eyleme destek vermek gibi nedenlerden toplamda 85 kişiyi işten attılar. Biz o günden sonra direnişe başladık. Selam veren, destek olan herkesi işten attılar. En sonunda atılan işçi sayısı 115 oldu. Ondan sonra biz her gün kapıdayız; vardiya giriş-çıkışlarında, çay saatlerinde, tel örgülerin kenarına diziliyoruz ve arkadaşlarımıza ajitasyon yapıyoruz. Bu defa içerdeki işçiler etkilenmesin diye branda çekiyor patron, jiletli tel örgüler çekiyor, her tarafa kameralar koyuyor, kapılar yükseldi… Sonra bu uygulamalara rağmen direnişe destek veren, alkışlayan kim varsa işten çıkarmaya devam etti. Toplamda 118 kişiyi çıkardı, bazılarını da yanına çağırıp tehdit etti ‘ya istifa edersiniz ya da işten atarım’ diye. Arkadaşlarımız geri adım atmayınca 5 kişiyi zorla işten çıkardılar. Üç kişiyi zorla istifa ettirdiler.”

Kadın işçilerin saatlerce ayrı ayrı odalara alınıp özel baskı kurularak istifa ettirildiğine dikkat çeken Kırmıçiçek, buna karşı suç duyurusunda bulunduklarını ifade etti. Patronun her türlü pervasızlığı yapmaya devam ettiğini söyleyen Kırmıçiçek şöyle devam etti; “Oturma alanlarımızı daralttı, kapıları yükseltti. Bu atılan arkadaşların % 80’i kadın. Üç kadın arkadaşımız hamile, yeni evlenen bir çiftimiz vardı, geldiler iş başı yapamadan iş hakları feshedildi. Her türlü pervasızlığı yaptı patron.

Basına ve kamuoyuna yalan beyanlarda bulunuyor. Sendikanın burada işçisi yoktur vesaire. Taşeron işçileri işi alarak direnişi kırmaya çalışıyor. Çoğunluğun olduğuna dair bakanlık yazısı bizim elimizde. İşçilere para dağıttı. İçerideki işçilere 550 lira prim verdi. Engelli kadrosunda bir arkadaşımız vardı. ‘Sendikadan istifa et, etmezsen seni de atarız’ diye sıkıştırılınca fenalaştı, hastaneye kaldırıldı. 10 gün yoğun bakımda kaldı, yoğun bakımdan çıktıktan sonra şu an sol tarafı felç oldu, hala felçli evde yatıyor.”

 

“Direnişten vazgeçmeyeceğiz”

Patronun yapmadığı şeyin kalmadığını belirten Kırmızçiçek, dışarıdaki işçilerin de tüm bunlara karşı kararlılığından vazgeçmediğini ve bunların çoğunluğunun kadın işçilerin başta olduğunu söyledi. Patron ne yaparsa yapsın, asla direnişten vazgeçmeyeceklerini söyleyen Kırmızıçiçek şöyle devam etti: “Patron bir taraftan bu işin ekonomik tarafını bastırmaya çalışıyor. Sonuçta biz bir ekonomik kampanya başlattık. Kendi sendikamız da, çevredeki dostlar, sivil toplum örgütleri, onlarla da güzel bir dayanışma oldu. Ama bunu sürdürmemiz gerekiyor. Bu işin bir anlamda ekonomik ayağını örmek gerekiyor. Bu planlandığı sürece, hiçbir arkadaşımızın geri adım atmayacağını düşünüyorum.”

Aynı zamanda fabrika içerisinde üye sayılarının da artmaya başladığını aktaran Kırmızıçiçek, “Eylemler başladığında desteklemekten çekinen, üye olmayan arkadaşlar üye olmaya başladılar. Belki çok hızlı bir sendikalaşma yok, ama bu tip olaylarda işçiler normalde geri çekiliyorlar. Burada tam tersi bir süreç yaşanıyor, yeni yeni üyeler olmaya başladı. Biz de arkadaşlarımıza ‘içeride şimdilik bize üye gerekiyor’ dedik ve bu yüzden onlarla aktif bir işe girmiyoruz. Şu an patron taşeron getirip çalıştırmaya çalışıyor. Üretim düşmüş durumda, çünkü dışarıdaki arkadaşlarımız kalifiye elemanlardı.”

Dava açtıklarını da söyleyen Kırmızçiçek şu çağrıda bulundu: “Sınıf dostları, sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, buraya destek vermesi gerekiyor. Gerçekten hatırı sayılır bir destek var, bunu inkâr etmemek lazım. Ama dayanışmanın daha da büyümesi için ekonomik ayağı ile birlikte büyütmek gerekiyor. Bu yalnızca Flormar işçisinin değil, işçi sınıfının meselesidir. Bu anlamda Flormar işçisi kazandığı zaman hepimiz kazanacağız, bütün işçi sınıfı kazanacak. Bütün herkesin gözü burada, işverenin de gözü burada, işçilerin de gözü burada. Kaybedersek, sendikasız milyonlarca işçiye umutsuzluk aşılanacak ama Flormar işçisi burada kazandığı zaman asgari ücret koşullarında çalışan, taşeronda çalışan birçok kişiye umut ışığı olacak. Dolayısıyla bizim için kazanmaktan başka alternatif yok.”

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu