Makaleler

Gitti devletin 300 milyonu, geldi halkımın isyanı!

Yıllardır Kürdistan’da yaşanan imha ve katliam senaryosu yine tekrarlandı. “Çözüm” diye adlandırılan sürecin başlamasından beri devlet eliyle Kürdistan’ın geri kalan mayınsız topraklarında yürüttüğü karakol-kalekol yapımı bir can daha aldı. Topraklarında karakol yapılmaması için eylem yapan Lice halkına asker arkadan ateş ederek birçok yaralı ve Medeni Yıldırım’ın ölümüne neden olmuştu.

Her seferinde ölümle sınanmak istenen Kürt halkını “Çözüm Süreci” ile oyalamak elbette bir devlet zihniyetinin kendisidir. Devlet mekanizmasının halk üzerindeki etkisini, yapıp ettiklerini kendi penceresinden yansıttığı bir de medyası vardır. Bu medya Roboski’de sessiz kalan, Taksim Gezi isyanında belgesel izleten bir zihniyetle üç maymunu oynamaktadır her defasında. Yıldırım’ın ölümünde de Başbakan R. T. Erdoğan yaptığı açıklamada şunları söylemişti: “Lice olayı da sıradan bir olay değil, dayandığı yer esrar, hintkeneviri olayıdır. Kalekol, karakol, bunların hepsi hikâye” diyerek medyasına nasıl yansıtacağının da örneğini verdi.

Medyasına işin nasıl yansıtacağını bildiren Erdoğan “Biz çok karakol kaldırıyoruz ama daha güvenlikli karakolları da yapmak durumundayız. Bir devlet ihtiyaç hasıl olduğunda gereken her türlü altyapıyı hazırlar. Bunu için de bazı siyasi partilerden ve örgütlerden izin alacak halimiz yok.” diyerek Kürdistan’da yürüttüğü politikalarının meşruluğunu “Çözüm Süreci” içerisinde de değiştirmeyen bir diktatör olarak “Kimse bizi bu kutlu yolculuktan alıkoyamaz” sözleriyle devam ettireceğini açıklamıştır.

Erdoğan’ın bu yaptığı, yapmaya çalıştığı karakol ve kalekollar yıllardır bölgede uyuşturucu ticareti için tarlaların 150-200 metre ilerisine kurulmuştur. Özellikle de bölgede yürütülen savaşın, kirli rantı olarak devlet tekeliyle yıllardır sürdürülüyor. Uyuşturucu ticaretinin devlet tekeliyle yürütülmesi ile birlikte bölgede verilen mücadeleye karşı oluşturulan “koruculuk” gibi halkı bölmek ve devlet eli altında bu ticareti bunlar üzerinden yaygınlaştırması kirli politikalarının bir örneğidir. Özelde de Kürt gençliğinin uyuşturucu maddelere yönelmesi, şehirlerde bunları polisin eliyle satması ayrı bir savaş alanıdır. Kürt gençliğinin siyaset ile ilgilenmemesi için, gençliğin aktif bir güç oluşmaması çalışmalarıdır.

İsterseniz devletin izin vermeden kimsenin “Uyuşturucu (Esrar)” nasıl yapamayacağına bakalım. Bölgeye giden, dolaşan çok iyi bilir! Lice’ye gidene kadar iki jandarma arama noktasında araçlar durdurulur ve bu araçlar kontrol edilirdi savaşın yükseldiği dönemlerde. Ve jandarma didik didik ederdi araçları. Ve bölgede en çok uyuşturucu ekiminin de Lice’de yapıldığı bilinirken bu uyuşturucular o iki jandarma arama noktasından nasıl geçti? Bunları sormak lazım! Sen böyle bir alanda kısmi anlamda hakimiyet sağlamışken nasıl olur da bu uyuşturucu maddeleri geçiyor? Bu soruya ise devlet orada dur der ve tehlikeyi yani Medeni Yıldırım’ı katleder.

Devrimci ve muhalif basının bu olay üzerinden yorumlarından sıkılan devlet “300 milyon” değerindeki uyuşturucu maddesine el koymuştur. Bu tarihi bir baskın olarak geçti kayıtlara. Buradan bir açıklık getirelim; devlet 300 milyon değerindeki zararını çıkarmak için daha da pervasızlaşacaktır, daha da katletmeye devam edecektir.  

Elbette Taksim Gezi isyanı döneminde de böyle bir olayın başlaması uyanışta olan Türkiye halkları için yeni bir sınav olup bir başarı da sağlanmıştır. 30 yıldır süren bir savaşın devlet eliyle medyasıyla gerçek dışı yansıtıldığının farkına varmaları sonucu Kadıköy ve Taksim’de “Yeni başlayanlar için Lice” şiarıyla halk sokağa dökülmüştür.

Son günler böyle geçerken Ankara’da Ethem Sarısülük’ün vurulduğu yerde ilk günlerden itibaren bulunan teyzelerden biri ile geçen bir sohbet ile son verelim. Teyze her gün Ethem’in mezarını ziyarete devam ederken faşist zihniyetin savunucuları Medeni Yıldırım’ı arkadan vurmasından sonra, Yıldırım’ın fotoğrafı da Ethem’in vurulduğu yere bırakıldı. Her gün ziyaret eden teyze ise bu durumdan rahatsız olduğunu söyleyerek bir daha uğramayacağını söyledi. Fakat teyzemiz niçin gelmeyeceğini söylemek istemeden uzaklaşmaya çalışırken teyzeye “Hayırdır teyze niye gelmeyeceksin?” diye soruldu. Teyze bu fotoğraf olmadı diyerek bir anda çıkıştı. Anlamıştık artık teyzemiz neden böyle bir karar içerisine girmiş. Teyzemiz “o uyuşturucuyla ilgilidir, onu kaldırın” diyerek tepki gösterdi. Teyzemize aslında öyle değil dediğimiz zaman teyzemiz “Aslında kafam karışık anlayamıyorum” diyerek medyanın onda oluşturmak istediği senin kardeşin yok algısına kafası bozulmuştu. Sonra biz teyzemize bu olayın asıl yüzünü yukarda anlattığımız gibi anlatarak ondaki bulanıklığı ortadan kaldırdık. Teyzemiz son olarak da bir daha iki defa düşüneceğinin vurgusunu yaptı. Sonrasında yarın görüşürüz diyerek gözden kayboldu.

(Amed’den bir ÖG okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu