Kadın

Hükümetin “DİL YARASI”

Cinsiyetçi küfürleri dilimizden (gerçekte ise bilincimizin altı ya da üstünden) söküp atmak ciddi anlamda zorluklar içerse de, bunları ayırt etmek nispeten kolaydır. Kadın bedeni ya da küfür edilen kişinin kadın bir yakını tarafından tariflenen bu küfürler, dilin erilliğinin en uç halidir denebilir. Ve bu nedenle de tüm uçluklarda olduğu gibi çözünürlülüğü düşük olsa da görünürlülüğü yüksektir. Bunu (çaresizce) bir avantaj olarak da görmek mümkündür.

11 yıllık AKP hükümeti dönemi, dilin eril kullanımının en uç örneklerini vererek, nasıl bir zihniyete sahip olduklarını göstermekle yetinmemiş, her an başımızın üstünde dolaşan yumruk ne zaman kafamıza inecek diye bizi beklenti içine de sokmuşlardır. “Neyse ki” bu bekleyiş çok uzun sürmemekte, başbakan başta olmak üzere bakanları, bürokratları, ideologları vs. ile topyekûn bir güruh olarak bedenimizi, kimliğimizi, cinsiyetimizi dillerine dolamakta birbirleriyle yarışmaktadır.

Bu kendini bilmez “(her şeyin en iyisini) bilirkişiler”, erkeğe zaten her şey serbest olduğu için kadının cinsel yaşamından doğuracağı çocuğa, onu da nasıl doğuracağına karar vermekle yetinmediklerini/yetinmeyeceklerini en son yaşanan “hamilelik” tartışmasıyla bir kez daha göstermiş oldular.

Sınır yok; konu kadın olunca ise hiç sınır yok! Hamile kadınların sokağa çıkmamasını isteyen şahıs (ki kendisi İslam düşürü müymüş neymiş) hamile kadının estetik olarak hoş olmadığını beyan etmiş, dolayısıyla kadının hamilelik dönemi boyunca evde oturması gerekirmiş. E be adam! Bu lafları ortalığa saçarken, sana hiç sormayacaklarını mı düşündün? “Beyimize” hangi görüntü estetik gelir acaba? Sokakta her an tacizle burun buruna yaşayan hamile olmayan kadınların görüntüsü mü? Yoksa evinin hemen dibinde “ya benimsin ya kara toprağın” denerek öldürülen kadınların kanlı görüntüleri mi? Sokağa çıktı diye abisi, babası vs. bir yakını tarafından saçından sürüklenerek götürülen genç bir kadın görüntüsüne ne dersiniz? Yanındaki erkeğin yumruğuyla “NAKAVT” olan kadın estetik duygunuza hitap eder mi acaba? Kadının hamile hali değil de, bu halleri sizin için daha estetik duruyor olmalı ki, topu bu tarafa hiç çevirmemektesiniz!

Sonra hamilelik, cinselliği çağrıştırıyormuş, yani ayıpmış! Senin başbakanın değil mi, daha nikah masasından kalkmadan çiftlerle “üç-beş çocuk” pazarlığı yapan? O çocukların leylekler tarafından mı getirileceğini zannediyor bu diyaloglara şahit olanlar sence? Evlenen kadın ve erkeklerin “ayıp şeyler” yapacakları odaya davul zurnalarla uğurlandığı bir ülkenin “düşünürü” olduğunuzu unutmayın bizce! Yoksa çirkinlikten de öte komik oluyorsunuz!

Sokakta dolaşan hamile kadınlar, “genç kızları” korkutuyormuş! O iş öyle değil “sayın düşünür”! Onları sokakta korkutan bir şey varsa, o da her an başlarına ne geleceğini bilmemekten kaynaklıdır. Ancak evin dört duvarı arasındaki “mahremiyet” alanında da kadınların neler yaşadıkları (fail ya da mağdur olarak) hepimizin malumudur. Ama tek örnek değil ki bu şahıs. İşte birkaç örnek daha:

Fatma Şahin (Bakan): “Medya olayları abartıyor. Kadına yönelik şiddet algıda seçicilik.”

Erhan Ekmekçi (İl Genel Meclis üyesi): “Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor.”

Mehmet Şimşek (Bakan): “Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek.”

Ayhan Sefer Üstün: (Milletvekili): “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masum.”

İ. Melih Gökçek (Belediye Başkanı): “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün? Anası ölsün!” vs. vs. vs.

Biz tüm bu söylemleri alt alta eklediğimizde, karşımıza erkek egemenliğinin koskocaman bir ordusu ve korosu çıkıyor ki, onların bu kadına ve kadın bedenine yönelik düşmanca söylemlerinin karşılığını biz evde, sokakta, okulda, işyerinde çekmek zorunda kalıyoruz. O yüzden bu söylemlerin hiçbiri masum değil, her biri kadın için bir “yara” demek. AKP hükümetinin kadınlarda açtığı “dil yaraları” o kadar arttı ki, karşılığı ancak bir Gezi ile verilebilir!

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu