Makaleler

Kadınlar İbrahim Kaypakkaya’ya çok şey borçlu!

C. Zetkin Marks’ın 20. Ölüm yıldönümü olan Mart 1903’te yazdığı “Kadınlar Karl Marks’a Ne Borçludur” başlıklı makalesinde, Marks’ın hiçbir zaman başlı başına bir sorun olarak kadın sorunuyla uğraşmadığını ama buna rağmen kadının tam hak eşitliği için gerekli olan en önemli şeyi, yöntemi sunduğunu; kadın sorununu incelemek ve kavramak, toplumsal tarihi bağlantılarını, gelişim yasalarını ve harekete geçirici güçlerini bilmelerini sağlayacak diyalektik tarihi materyalist yöntemi kadınlara kazandırdığını belirtiyor.

Yine Karl Marks’ın sadece kadınların toplumsal kölelikten özgürlüğe gideceği yolu aydınlatmanın dışında; “Bugünkü toplumdaki sınıf çelişkilerinin ve onların köklerinin derinlemesine, basiretli bir tahlilini yaparak, o çeşitli sınıflardan kadınları birbirinden ayıran aşılmaz çıkar karşıtlığını da ortaya” çıkardığını belirtiyor. (Kadın Sorunu Üzerine Seçme Yazılar, C. Zetkin, İnter Yay, Sf: 153) ve Marks’ın proleter kadın hareketiyle sosyalist işçi hareketini kopmaz bir biçimde birleştirirken, proletaryanın devrimci sınıf mücadelesine bağlayan anlayış zincirini de yarattığını, kadınları proletaryanın siyasi iktidar mücadelesine katarken, onların “tek tek olguların, görevlerin ve başarıların kalabalığı arasında” proleter kadın hareketinin “özünün büyük temel bilgisini gözden yitirme ve güçleri kemiren günlük çabalar içinde, şafağın ışıldadığı geniş tarihsel ufku kaybetme tehlikesinden” koruduğunu belirtiyor. (age, sf: 154)

meral yakarBugün rahatlıkla söyleyebiliriz ki; Marks’ın ölümünün üzerinden 130 yıl geçmiş olmasına rağmen, onun temellerini attığı, proletaryanın bilimsel ideolojisi hala tüm dünya kadınlarının yolunu aydınlatıyor. Diyalektik tarihsel materyalist yöntemi ezilen tüm kadınlara tam hak eşitliği ve özgürlüğü mücadelesinde rehberlik yapıyor.

 Marks-Engels tarafından temelleri atılıp, Lenin-Stalin ve Mao tarafından geliştirilen MLM biliminin ülkemiz coğrafyasındaki taşıyıcısı, uygulayıcısı, proletarya partisinin mimarı, ihtilalcı komünizmin önderi İbrahim Kaypakkaya’nın kadın hareketine katkısı kuşkusuz ki ustalarla kıyaslanamaz. Ustalar MLM bilimini oluştururken, İbrahim yoldaş bu bilimi Türkiye koşullarına uyarlamıştır ve bu gerçeklik üzerinden Türkiye coğrafyasında yaşayan Türk, Kürt ve çeşitli milliyetlerden ezilen, sömürülen tüm kadınların İbrahim yoldaşa borçlu olduğu şeyler vardır.

Belirtmek gerekir ki 24 yıllık kısa yaşamında İbrahim Kaypakkaya yoldaş da özel olarak kadın sorunuyla ilgilenebilme koşulu bulamadı. Hatta İbrahim yoldaş da dahil o dönem önderlerinin feodal değer yargılarından ve erkek egemen bakış açısından ne kadar arındığı da tartışılabilir. Ancak her olgu tarihsel, toplumsal koşulları içinde değerlendirilmek durumundadır. Aksi takdirde yanlış sonuçlara ulaşabiliriz.

O dönemin tarihsel toplumsal koşullarına göz attığımızda; işçi sınıfının ve onun öncü örgütünün gelişmediği, en cılız hareketlenmelerin dahi kanla bastırıldığı Osmanlı’dan TC’ye devreden emperyalizme bağımlı, yarı-sömürge, yarı-feodal iktisadi yapıdaki faşist devlet yapısı ve bu topraklarda komünist hareketin (M.

Suphi TKP’si kastediliyor) daha yeni tohum olarak ekilip, filiz vermeye başlarken katliamla gelişiminin sekteye uğratıldığı, devlet güdümüne sokularak; revizyonist TKP ile kitlelerin 50 yıl uyutulduğu TDH’nin doğumunun geciktirildiği, geniş halk kitlelerine açlık, yoksulluk, yıkımdan başka bir şey verilmediği ve en demokratik taleplerinin dahi zorla, kanla bastırıldığı bir ortamda İbrahim Kaypakkaya özel olarak kadın sorununu gündemine almadı. Fakat bu coğrafyada burjuva feodal sistemin boyunduruğu altında ezilen, çifte sömürüye maruz kalan kadınlar için de esaretten kurtuluşun yolunu ve özgürlüğün adresini verdi ellerine. Umudu gösterdi onlara.

Kaypakkaya, TDH’nin ortaya çıkışı ve revizyonist, reformist çizgiyle, devrimci kopuşun gerçekleştirilmesinin mimarlarından birisi olarak ezilen tüm kesimlere zorun zorla yıkılacağını, tepeden tırnağa silahlı, örgütlü faşist devletin alaşağı edilebilmesi için silahlı mücadelenin zorunluluğunu gösterdi.

bes kızıl karanfilKaypakkaya, MLM biliminin ışığında, ustaların rehberliğinde ülkede sosyo-ekonomik yapıyı tahlil etmiş, sınıfların durumu başta olmak üzere, yerleşmesinde revizyonist TKP’nin de rolü olan, sosyal şovenizmle ve gericilikle beslenen, faşist TC’nin gerçek niteliğinin görülmesini sağlayacak Kemalizm’in faşist, işbirlikçi karakterini tahlil edip ortaya koymuştu. Katlim, sürgün, tehcir vb. politika ve saldırılarıyla oluşturulan “Türk ulus devleti”nde, diğer ulus ve milliyetlere inkar ve imha dayatıldığı bir ortamda İbrahim yoldaş, diğer ulusların durumunu, temel haklarını ortaya koymuş, kayıtsız-şartsız ulusların kendi kaderini tayin hakkını savunmuştur.

Daha da önemlisi bu coğrafyada halk kurtuluş devriminin yolunu çizip Türkiye gibi demokratik devrimini dahi gerçekleştirememiş, yarı-sömürge, yarı-feodal ülkelerde devrimin temel stratejisi olan Halk Savaşı stratejisi ve gerilla mücadelesi ile demokratik halk iktidarının yaratılabileceğini, sosyalizm ve nihai hedef komünizmin yolunun demokratik halk devriminden geçtiğini öğretmiştir. O dönemde KP ve ordu gibi konulara yaklaşımda kafa karışıklıklarının, bulanıklığının olduğu bir ortamda Kaypakkaya yoldaş ise tam bir netliğe sahipti. O, devrim yürüyüşünde bir halkın partisi (KPi) ve ordusu yoksa hiçbir şeyi olmadığı gerçeğinden hareketle bu ülkenin tek ve biricik proletarya partisini ve halkın ordusunu kurmuş, demokratik halk iktidarı yürüyüşünü başlatmıştı.

Evet, İbrahim Kaypakkaya yoldaş kısacık ömründe özel olarak kadın sorunuyla ilgilenmedi. Ama kadın hareketinin dahi gelişmediği, olan cılız hareketin de sindirilip, devlet güdümüne sokulduğu bir ülkede kadınlara kurtuluşun yolunun demokratik halk iktidarından geçtiğini gösterdi. Ve MLM bilimini Türkiye koşullarına uyarlayarak Halk Savaşı’nı başlattı. İbrahim yoldaşın yapabildikleri mütevazı ama önemli katkılardı, tarihsel bir rol oynuyordu ve bu anlamıyla yeri doldurulamaz şeyler katmıştı Türkiye devrim yürüyüşüne ve bu coğrafyanın ezilen kadınlarına…

İbrahim yoldaş, kadınların insan yerine bile konulmadığı, “soframızdaki yerinin öküzümüzden sonra geldiği” bir ülkede, gerçek kurtuluşlarının; erkekle eşit haklara sahip oldukları, geleceği birlikte inşa edecekleri komünist parti

saflarında mücadeleden geçtiğini gösterdi. Kadınların kurtuluşunun tüm özgün örgütlenme araç ve yöntemleriyle birlikte KP çatısı altında işçi sınıf ve emekçi halkın örgütlenmesiyle kopmaz bir bağ içinde olduğunu gösterdi. Onları proletarya partisinin ve ordusunun saflarında birleştirdi.

O, ideolojik bir berraklığa ve netliğe sahipti. Faşist TC devleti ve egemenler, ondaki ideolojik netlik, berraklık ve sınıf bilincini gördüklerinden, İbrahim yoldaşın çizdiği yolun sonlarının başlangıcı olduğunu bildiklerinden yoldaşı “ihtilalci komünizmin ülkemizdeki en tehlikeli temsilcisi” olarak görüyorlardı. Bu korkudan çözümü onu katletmekte aradılar. Ama bu ülkenin ezilen tüm sınıf ve katmanları, işçiler, köylüler, emekçiler, kadınlar, gençler yoldaşın yaktığı ateşi gördü. Işıklı yolu keşfetti.

İbrahim yoldaş katledilmeden önce “Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor. Belki biz olmayacağız ama bu çelik aldığı suyu unutmayacak” diyordu. 40. Ölümsüzlük yıldönümünde, bu ülkenin en fazla zulme, sömürüye uğrayan kadınları çeliğin aldığı suyu unutmuyorlar. Ve kurtuluşlarının yolunu gösteren önderlerinin izini sürüyorlar. (Bir ÖG okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu