MakalelerPusula

İNANMAK VE İSTEMEK…

Bütün ezen sınıflar egemenliklerini korumak için iki toplumsal işleve gereksinim duyarlar. Cellat ve papaz. Cellat, ezilenlerin isyan ve öfkesini boğacak, papaz ise emekçilere çektikleri acı ve öfkelerini yumuşatmak için telkin ve öğütlerde bulunacaktır. Egemenler bu iki temel toplumsal işlevle kitleleri devrimci eylemlerden alıkoyup, devrimci ruhlarını yok ederek, kararlılıklarını zayıflatmaya çalışır. 

Sistemin papazlarının sayısı fazla, meslekleri ise oldukça çeşitlidir. Toplumun her kesimine dağılmış-yayılmış olan bu unsurlar ezilenlere her zaman “sağduyulu ve sabırlı” olmalarını tavsiye eder. Papazlar bazen politik bir partinin temsilcisi-sözcüsü (buna en iyi örnek AKP nin kurmaylarından Bülent Arınç’tır) bazen de tanınmış bir bilimi insanı, akademisyen, profesör, gazeteci, yazar, sanatçı, din adamı olur.

Bu “akil” insanların isimleri her dönem değişebilir, ancak rolleri ve görevleri asla değişmez. Her meslekten, her kesimden olan bu papaz takımı, egemenlerin dönemsel ihtiyaçlarına uygun olarak emekçi yoksul halka düzenli ve sürekli olarak “uslu ve sakin ” olmalarını öğütleyerek telkinde bulunur. Düzeni güçlendiren uzlaşmacı perspektifler sunar. Bu kandırma-aldatma ve yanıltma politikasının önemli bir alanını ise “seçim süreçleri” kaplar. En yanıltıcı, parlak sözler, yaldızlı cümleler bu dönemde kurulur. Sahte vaatler bu dönemde verilir. Süreç bitip tamamlanınca ise her şey yine eskisi gibi kalır.

Papazların görev ve sorumluluklarının tamamlanıp bittiği ya da yetersiz, eksik kaldıkları yerde hemen cellatlar devreye girer. Sömürücü egemen sınıfların ekonomik-politik süreçlerine, dönemsel ihtiyaçlarına uygun olarak bazen biri bazen her ikisi beraber görevlerini yerine getirirler. Bir yanda papazlar diğer yanda cellatlar…

Proleter devrimciler ise ezilen emekçi halka sisteme ait sömürü ve zulüm düzenini ve politikalarını deşifre edip gerçeği açıklamaya çalışır, var olan ve yaşananların kader olmadığını, başka bir dünyanın mümkün olduğunu anlatır. Bunun için örgütlenmek, birlik olmak, mücadele etmek gerektiğini dile getirir. Bu temel ve vazgeçilmez görev sürekli ve daimidir. Güne-zamana-döneme sığdırılamayacak kadar esaslı bir görevdir.

Kitleler bir yandan devrimci politikalarla karşılaşıp-tanışırken diğer yandan kendi yaşam deneyimleriyle de doğru ve yanlışı, haklı ve haksızı, kendisinden yana olan ve olmayanı, dost ve düşmanını tanımaya anlamaya başlar. Kitleler, sadece proleter devrimcilerin propaganda ve ajitasyonlarıyla bilinçlenip-örgütlenmez (bu önemlidir),ayrıca kendi gündelik yaşam deneyimleriyle pratik tecrübeleriyle de bilinçlenip-örgütlenmeye başlar. Hem devrimci propaganda hem de kitlelerin kendi tecrübe ve deneyimleri, gözlem ve değerlendirmeleriyle bilinçlenme ve örgütlenme koşulları ve olanakları ortaya çıkar.  Basitten karmaşığa örgütsüzlükten, yarı-örgütlenmeye ve bütünlüklü örgütlenmeye doğru bir gelişim süreci izler. 

Nisan ve Mayıs ayları devrimci algıların güçlendirilmesine hizmet eden zamanlardır. Devrimci çalışmaların geliştirilip güçlendirilmesi için muazzam olanak ve fırsatlar sunar bu zamanlar. Bu nedenle örneğin bölgelerde, semtlerde başlatılan ve yürütülen 1 Mayıs hazırlık çalışmaları sadece “kitlelere 1 Mayıs’a katılım” çalışmasına dönüşmemelidir. Kitlelerin 1 Mayıs miting meydanlarında ve mücadele alanlarında yer almalarıyla sınırlanan bir çağrı ve çalışma yürütülmemelidir. Katılım önemlidir. Kitlesel-çoğunluklu bir katılım elbette ki daha da önemlidir. Ancak 1 Mayıs çalışmaları aynı zamanda işçilerin, emekçilerin, kadınların kendi öz örgütlülükleri içinde örgütlenmelerine hizmeti amaçlamalıdır.

Bu çalışmalarda aynı şekilde kitlelerin sistem,  mücadele ve örgütlenme hakkındaki dağınık, düzensiz ve sistemsiz bilgileri adım adım sınıf ve örgüt bilincine dönüşmesi hedeflenmelidir. Katılım çağrısı aynı zamanda bir örgütlenme-mücadele çağrısına ve çalışmasına dönüşmelidir. Bu çalışmalar bütünlüklü bir tarzda birlikte ele alındığında gerçek bir devrimci çalışma yürütülmüş oluruz. İşçi-emekçileri adım adım devrimci örgütlenmeler içinde örgütlerken aynı zamanda bu çalışma içinde yer alan yoldaşlar da örgütlenmelidir. Uzakta olanları yakınlaştırmak, yakında olanları taraftar düzeyine, taraftar düzeyinde olanları, ileri çıkarmak gibi ciddi görev ve sorumluluklar vardır. Kitleleri örgütlerken kendimizi de örgütlemek, kendimizi örgütlerken de kitleleri örgütlemeyi asla ihmal etmemek gerekir.

Bölgelerde yürütülen çalışmalarda özellikle gençlerin ve kadınların örgütlenmesi esas alınmalıdır. Kadın emekçilerin örgütlenmediği, içinde yer almadığı çalışmalar başarısız ve eksik çalışmalardır. 24 Nisan-1 Mayıs-6 Mayıs-18 Mayıs çalışmalarında başarının yolu kadınları örgütlemek, insiyatif ve sorumluluk almalarını sağlamaktır. 

Kadın emekçiler özneleşip-etkin ve aktif hale gelmezse hiçbir devrimci çalışmada başarı kazanılamaz. Bu bakış açısının doğruluğuna-haklılığına-olmazsa olmazlığına inanılarak, çalışma yürütüldüğünde kadın emekçiler özne konumuna gelmeye başlar. Önce inanmak ve güçlü istemek başarının anahtarıdır. İnanmadan, istemeden hiçbir çalışma başarılı olamaz. 

1 Mayıs kortejinde kadın emekçilerin sayısı geçen yılla kıyaslandığında önemli bir artış sağlarsa o zaman adına layık tarzda 1 Mayıs çalışması yürütülüp örgütlenmiş demektir. Beşlerin devrimci kararlılık ve direniş ruhuyla Nisan ve Mayıs çalışmalarına ağırlık verilmelidir. Her yeri ve her alanı Partizanlaştırmak esas alınmalıdır. Partizan bayrakları kadın ve genç yoldaşların ellerinde yükseldiğinde Nisan daha ışıklı olur, Mayıs daha kararlılık kazanır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu