Makaleler

Sendikal harekette kopuş ihtiyacı

Özel sektörde zam ayı olan Şubat ayında işçilerin beklentilerinin karşılanmaması sebebiyle birçok şehirde sendikalar nezdinde bir hareketlilik yaşanmaya başladı. İşçilerin huzursuzluğunun ve beklentilerinin farkında olan patronlar da daha örgütlü bir tutumla bu süreci yönetme derdindeler. Trakya’dan Antep’e kadar birçok sektörde önceki senelere nazaran biraz daha yüksek bir zam gündeme gelirken zam oranları konusunda da kendi içlerinde daha tavizsiz bir politika izlemeyi kararlaştırdıkları basına ve patronların işçilere verdikleri mesaja yansıdı. Bu anlamda çelişkilerin biriktiği, beklentilerin arttığı bir süreç yaşanmaktadır.
İşçi sınıfının düşük ücretlere ve oldukça uzun çalışma saatlerine, kâr hırsı sebebiyle yaşanan iş cinayetlerine karşı iş güvencesi ve insanca çalışma koşulları amaçlı talebi sendikal örgütlenmeye denk düşen bir mücadele çizgisini işaret etmektedir. Sınıf devrimcileri açısından sendikal mücadele elbette yetersiz ama oldukça gerekli bir harekettir, reddedilmesi ve küçümsenmesi öz itibariyle kitlelerin mücadelelerine sırt çevirmek anlamına gelmektedir. İşçi sınıfının ekmek mücadelesinde, ekonomik ve demokratik taleplerinin savunulmasında, sermaye kesimlerine karşı sınıf mücadelesinin gündelik karşı koyuşunda ve kitlesel birliğini sağlamada adres sendikalardır. Sınıf devrimcileri ise sendikaları işçi sınıfı açısından bir okul olarak ele alır ve kitle hareketine yön vermek ve bu gücü sisteme karşı seferber etmek için çaba gösterir. Ancak bunu gerçekleştirmek için esas yoğunlaştığı alan ileri-öncü işçilerin devrimci saflarda örgütlenmesi ve sınıfa önderlik etmesidir.
Ülkemizde gelişen işçi hareketi bunun için nesnel şartları sunmaktadır. Toprak bereketlidir. Ancak öznel güçler oldukça yetersizdir. Ülkemizde sendikal hareket tarihin en kötü dönemlerinden birini yaşamaktadır. 1980 sonrası kurulan düzenin hedeflerine ulaştığı, sendikaların işçi kitlelerinden ve kendi üyelerinden koptuğu, yolsuzluğun-çürümenin-bürokratlaşmanın hat safhaya çıktığı açıktır. Resmi verilere göre 10 milyon işçi içerisinde aidatlı sendika üyesinin toplam sayısı 700 bin civarındadır ve bunun yaklaşık 500 bini kamu işçisidir. Kadrolu kamu işçilerinin sayısı hızla düşmektedir, çünkü devlet yeni kadrolu işçi almamakta, taşeron veya sözleşmeli işçi çalıştırmakta ve mevcutlar da yakın sürede emekli olup ayrılacaklardır. Özel sektörde ise yaklaşık 200 bin aidatlı işçi sendikalara kayıtlı olsa da bu kitle de üyesi olduğu sendikalarda söz ve karar hakkına sahip değildir.
Ülkemizde işçi örgütlenmesi yapan, baskılar karşısında direnişler örgütleyen, kendi içinde demokratik usullere asgari oranda uyan az sayıdaki sendika açısından hem kendi üye tabanından hem de sektöründeki geniş işçi kitlelerinden kopulduğu ve yozlaşmanın, sistem içi düşünmenin hakim olduğu açıktır. Ancak bu gerçeklik bize sendikal çalışmanın gereksizleştiğini göstermemektedir. Tam tersine sendikal hareketin yeniden örgütlenmesi görevini bize dayatmaktadır. Mevcut sendikal yapıyla, mevcutlar içinde en “iyi”lerini kattığımızda da bir adım daha ileri gitmek, ülkemizin dört bir yanında güvencesiz çalışmaya karşı öfkesi biriken, harekete geçen ve geçmek isteyen milyonlarca işçinin derdine çare olmak mümkün değildir. Sendikal hareket en temelinden başlayarak, gerçekten demokratik, tabanın söz ve karar hakkının güvenceye alındığı, sınıf perspektifli bir mücadele hattını takip eden ve direnişe dayalı bir örgütlenme stratejisi ile güvencesiz koşullarda çalışan işçiler arasında etkin bir çalışma örgütleme hedefiyle yeni baştan oluşturulmalıdır. İşçi sınıfının sahip olduğu tarihsel birikimden yararlanarak ve doğru, kararlı bir siyasal önderlikle bu göreve hayat vermek mümkündür.
Sendikal hareketi yeni baştan örgütlemek mevcut sendikaları, sendikalı işçileri yok saymak anlamına gelmemektedir. Sınıf hareketi içinde en ileri bölükleriyle beraber, öncü işçileri, devrimci-demokrat-sosyalist sendikacıları, aydınları ve işçileri bir araya getirerek ortak bir çalışma örgütlenmelidir. Bir kopuş gereklidir. Bu yönde ciddi bir arayış vardır. Yeni bir çıkış için siyasi bir önderliğe ihtiyaç vardır. Siyasi önderliğin sağlanması ve yolun netleşmesiyle beraber tabandaki kitle hareketiyle bütünleşerek işçi hareketine yönelik kuşatmayı dağıtmak mümkün olacaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu