Güncel

Yargının anahtar kelimeleri: “Katliam”, “direniş”, “kadın katliamı”

Özgür basına yönelik saldırılar, muhabirlere dönük gözaltı, tutuklama, haber takibi sırasında darp ve tehditlerle beraber devam ederken diğer yandan tarafını ezilenlerden yana belirleyen gazetelere yönelik açılan soruşturmalar davalara dönüşmeye devam ediyor. Muhalif her kesime karşı yürütülen savaş konseptinin bir parçası olarak özgür basını susturmaya çalışan TC/AKP, 7 Haziran Genel Seçimi’nin ardından başlatmış olduğu savaş konseptinin bir parçası olarak gazetemizin Kasım ayından beri çıkan hemen her sayısına soruşturma açtı-açıyor. Özgür Gelecek gazetesinin 12 sayısı ve Yeni Demokrat Gençlik dergisinin bir sayısında yer alan haber ve makalelerle ilgili açılan soruşturmalar davaya dönüştürülürken, dava açılan yazı ve haberlerin içeriklerine kısaca bir göz atmak bile devletin son süreçteki “kırmızı çizgisi”ni kavramaya yetiyor.

 

“Katliam” ve “direniş” alerjisi

Gazetemizin 12 sayısına ilişkin açılan davalardaki “örgüt propagandası”, “suç işlemeye alenen tahrik etme”, “suç ve suçluyu övme” iddialarına sebeplerden biri süreci yorumlayan değerlendirme yazılarındaki “katliam” ve “direniş” sözcükleri! TC’nin savcılarının anahtar sözcük olarak ele aldığı bu iki kelime, hemen hemen her soruşturma ve açılan davada karşımıza çıkıyor. T. Kürdistanı’nda abluka ve yasaklarla beraber gerçekleştirilen katliama karşı Kürt ulusunun görkemli direnişini konu edindiğimiz her röportaj, makale, haber “suç unsuru” olarak karşımıza dikiliyor.

Cizîr, Nisêbîn, Farqin, Silopiya, Hezex, Gever ve Sûr’da Kürt halkının yaşadığı toprakları, dilini, kimliğini ve kültürünü; belki de en yakıcısı olan canını korumak için devletin kolluk kuvvetlerinin saldırılarına karşı direnişini konu alan makaleler, bölgeye giden muhabirlerimizin izlenimleri ve röportajları “suç unsuru” olarak görülürken, sokağa çıkma yasağının ilan edildiği her ilçede evleri yakıp yıkanlar, çıplak beden teşhiri yapanlar, insanları yakarak katledenler, infazcılar elbette ki “suç unsuru” teşkil etmiyor(!) Burjuva medyanın yalanlarıyla batıda şovenizm olgusu tekrar tekrar üretilirken buna karşı gerçekleri yazanlar olarak büyük tehlike arz ediyoruz!

Bahsettiğimiz bu “suç unsuru” teşkil eden yazılardan birçoğu ise hendeklere dair yapılan değerlendirme ve haberlerle ilgili. Yukarıda bahsettiklerimizle aynı mantığa sahip olarak hareket eden TC’nin yargısı, Kürt halkının yaşamını, kimliğini, yaşam alanlarını savunmada bir araç olarak gördüğü hendekleri yazıya döktüğümüz her sayıya bir dava açıyor. Buradaki asıl mesele kuşkusuz halkın kendisini savunmasına neden olan unsurla, yani devletin katliamcı, talancı-yağmacı yapısıyla alakalıyken, aynı devlet, gerçeklerin kitlelere ulaşmasından korkuyor. Bölgeye gidip gerçekleri aktaran gazeteleri, gazetecileri hedefine alıyor.

 

“Kadın katliamı var” demek suç!

Erkek devletin, devrimci kadınlara yönelik uyguladığı infaz ve çıplak beden teşhirini konu alan gazetemiz yazılarına da dava açılması, erkek devletin gerçekliğini bir kez daha ortaya koyuyor.

Yaşamın her alanında özne olma iddiasını ortaya koyan kadınları infaz ederek, çıplak bedenlerini teşhir ederek kadınların mücadelesinin önüne set çekmeye çalışan erkek devlet, kadınları dört duvar arasına hapsetmeye çalışıyor. Bu duvarları yıkmaya çalışan kadınları ise infazlarla “cezalandırırken” asıl olarak kadının özgürlük mücadelesini yok etmeyi amaçlamaktadır. Diğer yandan bu gerçeği yazan, ezilen her kesimin olduğu gibi kadınların da yanında olan gazetemize yönelik açılan davalar, devletin kadın mücadelesinden duyduğu korkuyu ortaya koyuyor.

 

Duruşma 6 Eylül’e ertelendi

Özgür Gelecek gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aslı Ceren Aslan hakkında açılan davanın ilk duruşması ise 17 Mayıs Salı günü İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmayı Özgür Gelecek gazetesi çalışanları ve TGS Örgütlenme Sekreteri ArzuDemir izledi. Kimlik bilgilerinin alınmasının ardından savunma yapan gazeteci Aslan, 7 Haziran’ın ardından ilan edilen savaşla birlikte özgür basının da hedefe alındığını belirterek, “Birçok gazeteci hakkında dava açıldı.DİHA’nın 13 muhabiri tutuklandı. Gerçekleriyazan gazeteciler hedef haline getirildi. Gazetemizde gerçekleri halka ulaştırdığı içinsoruşturma ve davaların hedefi oldu” dedi. Ezilenlerden yana yayın yapmaya devam edeceklerini vurgulayan Aslan, “Yargılandığımyazılardan biri de kadın cinayetleri ile ilgili.Bu topraklarda kadınlar hem devlet şiddetihem de erkek şiddeti ile öldürülüyor. Yine bölgeye giden muhabirlerimizin Kürthalkının yaşadıklarını hem gözlemleyerekhem de raporlara dayanarak yazdığı yazı vehaberlere ilişkin açılan davalar gerçeklerigizlemeye dönüktür. Halkın gerçekleri bilmeyehakkı var. Yandaş medyanın çarpıtmalarınakarşı gerçekleri yazmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı ve gazetecilerin görevinin gerçekleri halka ulaştırmak olduğunu hatırlattı. Aslan, “Biz bu görevimizi yerinegetirdiğimiz için yargılanıyoruz” dedi.

Aslan’ın savunmasının ardından savcı mütalaasını sundu ve “örgüt propagandası” yaptığı iddiasıyla cezalandırılmasını istedi. Açılım Huku Bürosu avukatlarından Aylin Kırıkçu ise gazetenin Kasım ayından bu yana tüm sayılarına dava açıldığına dikkat çekerek, “Kasım ayından önce de benzer çizgideyayın yapılıyordu. Davanın zamanlamasıbile davanın siyasi saiklerle açıldığını gösteriyor.Bu süre içinde bu davaların açılmasınıgerektirecek yasal değişiklikler olmadı ancakmemleketin gündemi değiştiği için buyargılamalarla karşılaşıyoruz” dedi.

Müvekkili hakkındaki soruşturmanın PKK ve DHKP/C propagandası yapmaktan açıldığını hatırlatan Kırıkçu, “İddianamedeise PKK, YPG, YPJ, TİKKO örgütlerinin propagandalarınınyapıldığı öne sürüldü. Bu bile iddianamenin hukuki olmadığının göstergesidir” dedi. Yargılamanın ifade ve basın özgürlüğünün ihlali anlamına geldiğini kaydeden Kırıkçu, savunma için süre istedi. Heyet duruşmayı 6 Eylül 2016 tarihine erteledi.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu