GüncelMakaleler

Egemenlerin hırsızlıkta geldiği yeni evre: SEÇİM EKONOMİSİ!

Her ne kadar iktidar mevcut ödemelerin vergi ve imar affından gelen paralarla yapılacağını ve bunun açığa etki etmeyeceğini söylese de bunun ne kadar sürdürülebilir olacağı belirsizdir. Zira bu durum sadece 2018 yılı için geçerlidir. Mevcut vergi ve imar aflarının 2019’da söz konusu olmayacağı düşünüldüğünde karşımıza iki sonuç çıkmaktadır. Ya bu politika ortadan kaldırılacak ya da vergilerde artış yapılacaktır. Bu tablo ekseninde şunu söyleyebiliriz ki; halktan çalınan halka verilecek ve bu bir lütuf gibi sunulacaktır....

24 Haziran seçimleri birçok açıdan değerlendirilmesi gereken bir noktada durmaktadır. Bunun en önemli ayağı ise son dönemlerde ekonomik verilerin geldiği aşama ve bu  eksende seçimlere gidilmesidir. Kuşkusuz bu gidiş aslında AKP açısından pek hayra alamet görünmemektedir. OHAL’in sunduğu siyasal imkanlar doğrultusunda kendine “temiz hava sahası” oluşturan AKP iktidarı, bu hava içerisinde kendini yeniden palazlandıracak bir sürece girmiş bulunmaktadır. Bu aynı zamanda bir varlık yokluk meselesidir. Zira dünyada ve özelde Türkiye’deki ekonomik veriler, mevcut ekonomik ve siyasal krizlerin en önemli perdesidir. Bu perdenin ön yüzünde çırpınışta olan bir devlet varken  arkasında da yeni saldırı furyasının izleri görülmektedir.

Seçimlere girerken mevcut ekonomik veriler seçimlerin öyle kolay geçmeyeceğini ortaya koymaktadır. Şurası bir gerçek ki; mevcut tablo seçimlerden sonra ekonomide oldukça büyük bir yıkımın işaretini vermektedir. Genel olarak Türkiye’deki seçimleri incelediğimizde de ekonomik tablonun siyaset arenasına etkisini görmekteyiz. Tarih boyunca ekonomik veriler ışığında şekillendirilen seçimler ya bir iktidarın tepe taklak edilmesine ya da daha uzun süre kalmasına göre düzenlenmiştir.

Öyle ki 15 yıldır iktidarda olan AKP, yüksek büyüme oranları ekseninde bir seçim programı izlemiştir. 24 Haziran seçimleri açısından da bu durum geçerlidir. 2017 yılında yakalanan 7.4’lük büyüme aslında belli sinyaller vermiştir. Mevcut büyüme nedeniyle 3 Kasım 2019’da yapılması planlanan seçimler büyümenin zirvesinde 24 Haziran’a çekilmiştir. İşte bu plan bahsini ettiğimiz gibi AKP’nin ekonomik veriler ışığında bir seçim maratonuna hazırlanmasının günceldeki örneğidir.

 

Dopingli büyüme ve ters tepen ekonomi!

Kaçınılmaz olarak Türkiye 2017 yılında bir “büyüme” yakalamıştır. Bu “büyüme” kalıtsal değil dopingli bir şekilde iktidarın nefes alması içindir. Bu açıdan bu durum bir ters tepme ile sonuçlanacaktır. TC devletinin uluslararası ilişkilerde girdiği kriz ve dış politika eksenli artan ekonomik sorunlar, TC’nin büyümesinin bir anlamı olmadığını göstermiştir. Zira ne hikmetse büyümeye paralel bir döviz artışı söz konusudur. Hali hazırda Dolar’ın fiyatı 4 TL, Euro’nun fiyatı 5 TL’yi bulmuştur. Doların fiyatı TL karşısında ilk dört ayda yüzde 7.5 artarken ülke içinde net döviz açıkları 211 milyar doları bulan firmalar ciddi kriz içerisine girmiştir. Dövizde yaşanan artışın, girdi fiyatlarına etkisi ile tüketici hanesinde ise elleri ateş yaktı.

Bu tablonun banka ayağında sahneyi Erdoğan almaktadır. Artan döviz karşısında TL’nin cazip kılınması için fazilerin artırılmasını hedefleyen Merkez Bankası, R.T. Erdoğan’ın tehditleri ile karşılaşmaktadır. Faizlerin indirilmesini isteyen R.T. Erdoğan başta konut sektörü olmak üzere iç piyasaya dönük iş yapan firmaların isteğini önemsemektedir.  Aksi takdirde “inşaat ya şefaat” diyerek aldığı nefes kursağında kalacaktır.

24 Haziran seçimlerine girerken ortaya çıkan ekonomik tablo, bahsettiğimiz gibiyken bu durumun seçimlere etkisi genel olarak AKP’nin aleyhine olacaktır. Bu durumun farkında olan iktidar partisi, kesenin ağzını açarak oy toplamanın derdindedir. Kuşkusuz sunulan vaatler bir toplumsal refahiyet sağlamayacaktır ancak TC’nin batan ekonomisini de daha da derinden etkileyecektir. Ancak AKP açısından tek sorun seçimlerden başarı ile çıkmaktır. Yoksa vaatleri yerine getirme diye bir derdi yoktur.

2017 yılından bu yana planlanan seçim, mevcut büyüme ekseninde ileri sürülen vaatleri de içine alarak ekonomide ciddi sarsılmaları açığa çıkartacaktır. Bu açıdan ileri sürülen vaatlerin yerine getirilmesi ilerleyen dönemlerde öyle ya da böyle bunun acısının çıkarılması anlamına gelmektedir. Seçimler kapsamında açıklanan teşvik paketinde vergi ve imar affı gibi düzenlemelere ek olarak emeklilere iki bayramdan önce biner lira ikramiye verilmesi gibi bütçeye ciddi yük getirecek düzenlemeler de yer almaktadır. Zira Türkiye’de yaklaşık 12 milyon emekli var ve 2 bayramda biner lira ikramiye ödenmesi yılda 24 milyar TL bütçeden ek ödeme yapılması anlamına gelmektedir. 2018 yılı bütçesinin 65.9 milyar TL açık vereceği ve buna 24 milyar TL’nin ekleneceği düşünüldüğünde açığın 89.9 milyar TL olacağı ortadadır. Her ne kadar iktidar mevcut ödemelerin vergi ve imar affından gelen paralarla yapılacağını ve bunun açığa etki etmeyeceğini söylese de bunun ne kadar sürdürülebilir olacağı belirsizdir. Zira bu durum sadece 2018 yılı için geçerlidir. Mevcut vergi ve imar aflarının 2019’da söz konusu olmayacağı düşünüldüğünde karşımıza iki sonuç çıkmaktadır. Ya bu politika ortadan kaldırılacak ya da vergilerde artış yapılacaktır. Bu tablo ekseninde şunu söyleyebiliriz ki; halktan çalınan halka verilecek ve bu bir lütuf gibi sunulacaktır….

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu